Suada’da Aşk-ı Memnu’nun “Veda” gecesindeyiz... Dev ekrandaki finalde Adnan Ziyagil, Bihter’e “senden ayrılmaya karar verdim” dediği anda inanılmaz bir alkış koptu.
“Veda” başlamadan da alkışlar kesilmiyordu. “Gösterim” başladıktan sonra da sık sık “kocaman” alkışlar sürdü. Ama... Boşanma kararını söylediği andaki alkış bir fenomendi.
Türkiye toplumunun tepki dalgaları yükselmiş yükselmiş, Suada’da patlamıştı.
Bu söylemden sonra Kıvanç Tatlıtuğ bile Selçuk Yöntem’e “çak” yaptı.
Bunun yanı sıra her oyuncu ayrı ayrı iyiydi.
Diyaloglar ve sözcükler güzel seçilmişti.
Oyunun ruhuyla örtüşüyordu.
Gösterim öncesi kokteylde dizinin yapımcısı Kerem Çatay ve babası Ekrem Çatay ile ayaküstü söyleştik. Tadını çıkarmak için Bihter’in nasıl öleceğini sormadım.
Sadece bir teorimi yansıttım:
“Dizinin ortalarında bir sahne vardı. Bihter kasada bir tabanca bulmuş ve Adnan’a ‘senin mi?’ diye sormuştu. Adnan da ‘evet’ cevabını vermişti. Hiç gereği olmasaydı bu sahne senaryoda yer almazdı, Bihter o silahla intihar edecek diye düşünüyorum.”
Ekrem Çatay gülümsedi.
Cevabı almıştım. Kerem Çatay ise “alkışlar” eksenli konuşmamızda “en sonundaki alkış önemli” dedi. Bütün oyuncular keyifli ve neşeliydi. Üzerlerinden büyük bir yük kalkmıştı.
Böylesine uzun bir dizide çıtayı hep aynı yükseklikte tutmak çok zordur.
Bunu başardılar.
Türkan Saylan’a saygıylaSuada’ya gelenler “Veda” için 500 TL ödediler. Bu para, Milliyet’in “Baba Beni Okula Gönder” eğitim seferberliği için kullanılacak.
Milliyet bu etkinlikte de, dernek statüsüne sahip olduğu için ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) ile işbirliği yaptı.
Gecede Türkan Saylan hocanın en yakın çalışma arkadaşlarıyla karşılaştım.
Şimdi misyonu onlar taşıyorlar.
Gözleri ışıl ışıldı.
“100 kızımıza daha burs verebileceğiz” diyorlardı. İncelemelere göre insan bedeninin en yüksek enerjiye ulaştığı duygu anı “sevinç...”
O yüzen “sevinç”in pozitif enerjisi daha hızlı yayılıyor, algılanıyor.
Ne yazık ki “sevinç” sürdürülebilir bir enerji değil. Her anımız sürekli sevinçli geçemez.
Buna karşılık “sevgi” ikinci yüksek enerji ama sürdürülebilir.
“Baba Beni Okula Gönder”in ve ÇYDD’nin sevgiyle sürdürülebilir enerjisi olmasaydı “sevinç” patlaması yaşanmazdı.
Şehit eşi “Kardelen...”BÖYLE sosyal sorumluluk projelerinin önemini vurgulayan bir örnek “Kardelen Elif”tir... ÇYDD’nin okuttuğu bir Kardelen olan Elif’in eşi Uzman Çavuş Mehmet Çağlar Bölük, PKK’nın İstanbul/Halkalı’daki uzaktan kumandalı bomba saldırısında şehit oldu.
Elif’in TV ekranlarında ve radyolardaki sesi hâlâ kulaklarımda:
“Ben Kürdüm. Annem de Kürt, babam da... Bizim temsilcimiz olmak PKK’ya mı kaldı? Onlar da kim oluyor?”
İşte ÇYDD’nin sevgiyle beslediği bir Kardelen çiçeğinin verdiği ders...
LEZZET MABEDİNDE TÜRK ŞARABI
PARİS’TE 24 saate iki lezzet ayini sığdırdık. La Table de Joel Robuchon küresel ünü olan bir restorandır.
Şef Robuchon gerçi şöhretini ve yemek büyüsünü sanayileştirdi.
Marketlerden alınan poşetlerde Robuchon ürünleri var. Büyük paralar kazanıyor. Fakat bu kazancı onun kendi adını taşıyan restoranlarına daha büyük kalite için kaynak da üretiyor. Hep aynı seçkinliği sürdürüyor.
İşte bu restorana bir Türk şarabı “Kayra İmperial” da girdi.
Artık lokantanın şarap listesinde yer alacak. O gece lezzetin cennet bahçelerinde dolaştık. Yediklerimizi değil de, içtiklerimizden birkaçını yazayım ki onların bulunduğu şarap listesinde bir Türk şarabının yer alışının önemi anlaşılsın.
Bruno Paillard Brut Premiere Cuvee şampanyasıyla başladık... Beyaz Fume de Pouilly “Silex” Domaine Didier Daguenau... Kırmızı Mazis-Chambertin Grand Cru Domaine d’auvenay 2000... Ve dijestif olarak Chateau d’Yquem 1996... Bir sonraki gün öğle yemeğinde ise 1992’de dünyanın en iyi Sommelier’i seçilen Philippe Faure-Brac’ın restoranında yedik.
Bir kerelik alınan unvan değil bu...
Yıllardır dünyanın en iyi 13 Sommelier’inden biri. 6’sı Fransız, diğerleri başka ülkelerden, aralarında 1 de Türk var. Londra’daki dünyanın en iyi 2 restoranından biri olan The Fat Duck’ın şef Sommelier’i İsa Bal... Onunla ilgili izlenimlerimi daha önce yazmıştım. Bu restoranda da şarap listesine 2 Türk şarabı girdi. Kayra İmperial ve Kayra Buzbağ...
Dünyanın en büyük şarap tadımcısına ait bir lezzet mabedinin şarap listesine girmek önemlidir. Böyle bir referans sadece Kayra’ya değil, Türk şarapçılığına da kazanımdır.
MEY İçkinin CEO’su Galip Yorgancıoğlu Sultani’dendir. Gusto coğrafyasında iyi lezzet safarisi yapıyor.
KADER VE YAZGI
ÖZER Uçuran Çiller’den son kitap “YAZGI- Değişken Kader...” Keyifle okudum... Yaşamın değiştiremeyeceğimiz yol haritası “kader...” Değiştirebileceğimiz kendimize özgü yol haritası ise “yazgı...” Bu “değiştirebilme gücü düşüncemizdir.” Uzaya gönderdiğimiz her düşünce, kendi frekansını yakalıyor ve çekiyor. Allah da “bana dua edin, dualarınıza karşılık vereyim” buyurmuştur. İslam’da 2 kader yorumu var:
1- Yaradan tarafından verilen “kaza-i mutlak” (değişmez)
2- Kendi irademizle kaderimizi yönlendirebileceğimiz “kaza-i muallak” (değiştirilebilir)
Doğu geleneklerinde kader “karma”, yazgı ise “dharma”dır.
Musevilik dininde kişinin kaderi daha baştan tüm hayatı için yazılmaz. Yıllık olarak yazılır. Kitapta, bütün bunlar bilimsel olarak da izah iddiasını yansıtıyor. Özer Uçuran Çiller’in daha önce “SIRRIN SIRRI” adlı kitabını da ilgiyle okumuştum. Yaşamının kaptanı olmak için birer pusula...
EN... EN... EN...
EL yapımı, taze ve en iyi çikolatanın kullanıldığı bir özel lezzet köşesini yazmıştım. Marie Antoinette, Nişantaşı’ndaki çikolata butiğinin adı... Bu yazı üzerine küçük ve şık bir kutu çikolata geldi. Adı “BUTTERFLY...” Nefis...
Bir de çok hoş not eklenmiş.
En ilk...
En el yapımı...
En Belçika çikolatalı...
En butik...
En doğal...
En BUTTERFLY...
Afiyet olsun...
Bir sunum bu kadar güzel olur. Kutunun iki yüzünde şöyle bir cümle var:
“There is no boring life...... only less chocolate (Sıkıcı hayat yoktur...... Sadece az çikolata vardır.)”
Jean-Marc Scribante koleksiyonundan seçme ve özgün lezzetler. İstinye Park, Akmerkez ve Alkent AVM’lerde...
Hamiş: Aşk acısına bire bir ilaçtır.