Bugün Enver Paşa, padişah damadıydı, Almanların en güvendikleri isimdi, çok genç yaşta başkomutan vekilliğine getirilmişti.Oyuna geldi.Hırsının... Tecrübe yoksunluğunun... Ve Almanların... Ruslara karşı Avrupa cephesinde kuvvetli kalmak için Almanlar Enver Paşa'yı tahrik ediyor, kış aylarının çok sert koşullarında Kafkas tepesini aşmaya zorluyorlardı. Enver Paşa hırslıydı."Milli kahraman" olacağı efsane zaferlerin hülyasını kuruyordu.Sarıkamış cephesinde Rus kuvvetlerini yok edecekti, Kafkaslara ve İran içlerine dalacaktı, oradan Afganistan'a varmayı hedefliyordu.Türk ve Müslüman ulusları isyan ettirecekti.Oysa... Bu hayallerin sahibi Enver Paşa, başkomutan vekiliydi, ama askerlik yaşamında bir alay bile yönetmiş değildi.Deneyimsizdi.Sonuç...Bir hayal uğruna Allahuekber dağlarında koskoca 3. ordu yok oldu.Askerin ve subayın çoğu, eksi 20-25 derece soğukta ve kar tipisinde donarak öldü.Zaten ne üstte vardı ne başta... Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât için Abdullah Gül, "Enver Paşa örneğini unutmadık" mesajını vermekte. Enver Paşa'nın, 10 binlerce vatan evladının, Sarıkamış'ın Allahuekber dağlarında eksi 25 derecede ve yoğun tipi altında donarak ölümüne neden olan macerası, tarihin ibret vesikasıdır. Bu intihar, daha doğrusu ihtiras savaşında Enver Paşa, bir de vasiyet yazmıştı.Şöyle diyordu:"Ben vazifemi yaptığımı sanıyorum. Ve öyle ölüyorum. Düşmana sonuna kadar karşı koyunuz. Herhalde sonunda muvaffak olacağız. Ben hareketime nedamet etmeden (pişman olmadan) kalben müsterih olarak ölüyorum.Yaşasın dinim, vatanım, padişahım."........................Not: "Servet namına bir şeyim yoktur. Mamafih ne varsa Refikam Sultan Efendi Hazretlerine (eşi Naciye Sultan) bırakıyorum."........................Ama Enver Paşa, vasiyetinin arkasında durmadı... Askerinin yanında ölmedi. Savaşın yitirildiğini anladığı anda Karadeniz artık Rus egemenliğine girdiği için karayoluyla İstanbul'a döndü. Eşi Naciye Sultan ve çok sevdiği köpeğine... (*).........................(*) Şevket Süreyya Aydemir / Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa-III / Remzi Kitabevi Cephede öleceğim 2007 Türkiye'si artık çok farklı.Enver Paşa, sadece başkomutan vekili değildi. Siyasi iradenin de güçlü adamıydı. Savaş kararını veren, hedefi ve görevi belirleyen, sonunda ordunun başına geçen de oydu.2007 Türkiye'sinde sınır ötesi harekât kararı, görev ve hedef tanımı siyasi iktidarındır. Asker, verilen görevi yapar.Ve... 2007 Türkiye'sinin komutanları, yaşamları boyunca alay bile yönetmemiş ve deneyimsiz Enver Paşa'yla kıyas edilemez. 2. hatta 3. nesil savaşın kurmaylık ve teknoloji boyutlarına hâkimdir.Milli Güvenlik Kurulu ise Türkiye'nin yararları için siyasi iktidarla askerin görüşlerini paylaştıkları, birlikte sonuca vardıkları meşru zemindir.Ben, sınır ötesine bir harekâtın, tüm olasılıkların dikkate alınmadan, optimumlar oluşmadan bir macera seferi olacağına inanmıyorum. Şartlar çok farklı 07.07.07 tarihi, sadece evlenme günü fantezisi değil, küresel ısınmaya karşı global bilinci oluşturma amaçlı konserlerin de günü...Ve ne yazık ki... Böyle bir günde, Bodrum'un akciğerleri sayılan ormanları da gene yandı.Neyse ki bu kez 8 helikopter ve 3 yangın söndürme uçağı ile alevler kente ulaşmadan önlenebildi.Bir gözlemimi yansıtayım...Halk, "Acaba alevlerden benim evime, benim toprağıma ne zarar gelebilir?" kaygısının ötesinde, kolektif çevre duyarlılığını ortaya koydu.Su tankerine sahip şirketlerden, yurttaşlardan tutunuz, herkes alevlere karşı mücadeleye katkıda bulunma çabasındaydı. gunericivaoglu@milliyet.com.tr BODRUM'UN AKCİĞERLERİ