Başbakan Erdoğan da “haber kirlenmesine” dikkat çekti. “Kaynağı ve dayanağı olmayan haberlere itibar edilmemesini” söyledi.
Askerin, polisin ve yargının yıpratılması amaçlı yayınlara karşı uyardı.
Dün bu köşede aynı görüşleri yazmıştım.
Ancak...
Birkaç not daha:
- “İktidara yakın” ve “iktidara karşı” gibi keskin kategorik tanımların, cepheleşme tezgâhlarına hizmet olacağı kanısındayım. Bu gibi tanımları çok zorunlu olmadıkça kullanmamaya çalışıyorum. O nedenle sadece “kaynağı, dayanağı belli olmayan haberlerin, hangi yayın organlarında yer aldığının Başbakan’a, basın danışmanları tarafından sunulmasında yarar var “önerisiyle yetiniyorum.
-”Siyasette yo-yo hareketine dikkat...” Böyle günlerde fırtına şiddetle eserken toz dumana karıştığında, hepimizin daha serinkanlı ve sağduyulu olmamız gerekir.
Siyasetin doruklarında olanlar sertleşir, zaman zaman hitabet şehvetine kapılırlarsa, dalga dalga toplum tabanına yansır. Sonra... Bu baskı hareketi tersine ivmeler kazanarak tekrar tırmanır ve doruktakileri zorlar.
Bu yo-yo çocukların oynadığı yo-yo kadar eğlenceli değildir.
SAKAL, BIYIK VE TÜRBAN
Başbakan Erdoğan, Rahmi Koç’u mu kastetti bilmiyorum?
Fakat onun “Sakallı ve bıyıklıları işe almıyorum” diyenlere sertlik titreşimi yüksek tepkisi bizim medya mahallesinde böyle yorumlandı.
Çünkü Rahmi Koç “sakal ve bıyıklılara iş vermediğini” söylemiş...
Sanıyorum...
Burada yanlış bir algılama var.
Rahmi Koç’un kastettiği bir stil sorunudur.
Daha önce de bu sütunda anlatmıştım. Koç grubunda çalışanların giyimleri konusunda bir standart oluşmuştur. Bu Rahmi Koç’un gustosunu yansıtır. Kahverengi elbise giyilmez. Koyu renkler tercih edilir. Yaz mesaisinde blazer, altında açık renk pantolon, yakası açık gömlek... Kravat takılmaz. Cuma günleri ceketsiz gelmek de serbesttir.
Sakal bıyık ise “inanç” nedeniyle değil, estetik kaygılarla o grupta hoş karşılanmıyor. Çünkü herkesin bıyık ya da sakal tarzı aynı değil. Farklı estetik anlayışları göz tırmalayıcı olabiliyor. Herkesin sakalını ve bıyığını ayrı ayrı sansürden geçirip şekil vermektense, toptan bir tavır hissettiriliyor.
Hadise sadece “inanç” sorunu olsa Rahmi Koç neden hacca gitti?
Neden namaz kılar?
Koç grubunun en üst düzeylerinde görev yapmış olan Cengiz Solakoğlu, inançlarını vitrine koyanların çoğundan daha berrak bir Müslümandır.
Vehbi Koç seyahatlerine genellikle onu isterdi. Birlikte namaz kılarlardı.
Daha fazla örnekler gereksiz. Sadece bir fikir vermek istedim.
Öte yandan, gündeme yıllardır oturmuş olan bir başka soruyu tekrarlayayım.
“İki ya da üçü dışında bakanların ve bürokrasinin üst noktalarında bulunanların eşleri neden başörtülü?”
Ne özel kesimde başörtülü çalıştırmamak ayrımı olmalı, ne de iktidar yapılanmasında başı örtülü eş tercihi...
ERDELHUN ÖRNEĞİ
Bizim medyada iki orgeneralin gözaltına alınması üzerine “Cumhuriyet tarihinde ilk kez oluyor” yorumları yapılıyordu.
Ben de 27 Mayıs 1960 ihtilalinde, dönemin Genelkurmay Başkanı, merhum Org. Rüştü Erdelhun’un tutuklandığını ve yargılandığını hatırlattım. İlk kez olmadığını ortaya koymak istedim.
Şamil Tayyar köşe yazısında bunu, “Güneri Cıvaoğlu, iki orgeneralin gözaltına alınmasından rahatsız” diye yorumlamış.
Oysa “seçilmişlerin bile dokunulmazlığı tartışılırken, kimse için fiili bir dokunulmazlığın olamayacağını, yasalar karşısında herkesin eşit olduğunu” da yazmıştım. Bu toz dumanda oluyor böyle ters anlaşılmalar...
Neyse...
Aynı ifadem için bakınız dostum Mehmet Barlas’ın satırlarına...
“Dünkü Milliyet’te arkadaşım Güneri Cıvaoğlu da generaller tutuklanır mıymış diye şaşıran genç kuşaklara, Genelkurmay Başkanı’yken 27 Mayıs ihtilalinde tutuklanan, rütbeleri alınıp er yapılan Org. Rüştü Erdelhun örneğini hatırlatıyordu.”
........................................
Hadise bundan ibarettir.