Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yıldırım Akbulut, bu kadar düşük oy beklemiyordu.
Üzgündü.
Aile ve yakın dostlar arasında alınan karar:
"Adaylıktan çekilmek..."
Bu tavır, öncelikle moral değerler gereği...
TBMM Başkanı'nın oyları, nasıl sadece 56'da kalır?
O, Meclis'in güven simgesi bir isim olmalı.
Dahası...
Ekimdeki TBMM Başkanlığı da artık sorun haline gelebilir.
Genel Başkanı Yılmaz'a rağmen adaylık koyması, "biz, adaylık için öyle şundan bundan onay istemeyiz" sözleri, ekim için sıkıntı yaratıyor olabilir.
Akbulut, hoşgörülü, çelebi bir politikacı.
Buna karşılık...
Sanılanın tersine, "dik."
Körfez Savaşı sırasında, Irak seferi isteyen Özal'a direnmişti.
Görünen o ki...
Akbulut'un şansı dönmekte.
Kaygan zemine girdi.

Kritik çizgi

Ahmet Sezer'in adaylığına, özellikle DSP'den direniş vardı.
Şahsı için değil.
Onun yerini DSP'nin "laisizm ölçütlerine tam uymadığı" söylenebilecek vekilinin alması gibi bir olasılık tepki yaratıyordu.
Bu düğüm çözülmezse, Sezer'e verilecek oylar, tehlikeli oranda düşebilirdi.
Başörtüsü yasağı için karar alan Anayasa Mahkemesi'ne, eşi başörtülü bir başkan!
Ailelere saygılıyız.
Ama böyle bir başkan, o konu Anayasa Mahkemesi'ne bir kez daha geldiğinde tarafsız olabilir miydi?
Bu kritik çizgi, bir güvenceyle aşıldı.
Gerçi başkanı üyeler seçecekti.
Vekilin başkan olması koşul değildi.
Ama...
Haşim Kılıç da aday olmayacağını söylemeliydi.
Söyledi.
DSP'deki tereddütler, bu güvenceyle dağıldı.

Üniformalı başkan adayı

Cumhurbaşkanı oylaması öncesinde Aydın Menderes, bir hukuk sorununa dikkati çekti.
Özeti şu:
"Sezer, adaylığı öncesinde Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'ndan istifa etmeli... Aksi halde, Anayasa'da aykırı bir oylama olur."
Anayasa'da açık hüküm yok.
Ama Anayasa'daki "cumhurbaşkanı adayında milletvekili şeçilme nitelikleri aranır" mesajını veren 76. maddenin son fıkrası düşündürücü.
Çünkü milletvekili adaylarının mensubu oldukları kamu kuruluşları ile ilişkilerini kesmiş olmaları o niteliklerden biri.
Yani hukuk boyutu net olmayan, tartışılabilir bir durum.
Fakat başka boyut daha da düşündürücü...
Sezer örneği bir gelenek başlangıcı olursa... Yarınlarda "Anayasa'da kesin hüküm yok" diye - hani mesela - bir Genelkurmay Başkanı da, cumhurbaşkanlığına adaylığını koyamaz mı?
Sırtında orgeneral üniforması, ardında tüm Silahlı Kuvvetler olan muvazzaf komutanın - bunu yapacağını sanmayız ama - adaylık yolu açılmaz mı?

Demokrasi kalitesi

Böyle bir geleneği başlatmamak için Sezer'in hiç değilse 2. tur öncesi görevinden istifa etmesi demokrasinin kalitesi gereğidir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı da, Silahsız Kuvvetler komutanıdır.
Sezer'in hukuka olan özenini konuşmalarından algılıyoruz.
Meslektaşlarından dinliyoruz.
Aslı Oktay Ekşi'ye ait olan söylemi tekrarlayalım:
"Hukuk mezunuyuz ama diplomayla hukukçu değil, hukuklu olduk. O nedenle sınırımızı biliriz."
Karar, hukukçu Sezer'in.

............

ERTESİ GÜN, bir nükleer savaşın bir gün sonrasından manzaraları anlatan filmin adı.
Sezer olayı öylesine ani oluştu ki...
Siyasette "ERTESİ GÜN" sendromu yaşanmakta.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr