Recep Tayyip Erdoğan, "seçilme hakkını" yitirdi.
Yargıtay'ın kararını tartışmayacağız.
Yargıya saygı, hukuk devletinin esasıdır.
Adalete, siyaset karıştırmaktan kaçınmalıyız.
Ancak...
Durumu netleştirmek bakımından belirtelim ki, Recep Tayyip Erdoğan ilkbaharda yapılacak yerel seçimlere kadar - büyük olasılıkla - İstanbul Belediye Başkanlığı görevini sürdürecektir.
Şöyle ki:
Erdoğan'ın avukatları, şimdi "tashih - i karar" isteğiyle, kararın alındığı Yargıtay 8. Dairesi'ne, 15 gün içinde başvuracaklardır.
Bu süre, sonuna kadar kullanılır.
Normalde, 8. Daire, kararını ancak 2 ay içinde verebilir.
Kararında ısrarlı olursa...
Bu kez, tashih - i karar için, Yargıtay Genel Kurulu toplanır.
Bunun da süreci, - normal olarak - birkaç aydır...
Ardından...
Karar kesinleşince, İçişleri Bakanı, Danıştay'a başvurarak, Tayyip Erdoğan'ın görevden alınmasını isteyecektir.
Danıştay'ın toplanması ve karar alması da, birkaç ay sürer.
Bu arada, 18 Nisan 1999 Yerel Seçimler tarihine varılır.
Bilenmiş bir Tayyip Erdoğan, diğer siyasi partiler için, çok daha çekinilmesi gereken bir güçtür.
FP'nin ezici bir sonuç alması için varını yoğunu ortaya koyacaktır.
Bilecektir ki...
O'nu, ömür boyu seçilme hakkından yoksun bırakacak pranga, sadece, FP, Meclis'e çok kuvvetli girerse kırılabilir.
Bir de, siyaset satrancındaki yanlış oyuna işaret edelim.
Siyasetin doruklarında, FP'yi bölme planı yapılmıştı...
Recep Tayyip Erdoğan ismi, iyice cilalanıp parlatılacaktı.
Fazilet Partisi'nin başına geçerse, bu partiyi - neredeyse - tek başına iktidara taşıyacağı havası estirilecekti.
Erbakan, elbette buna razı olmayacaktı.
Erdoğan, peşine 40 - 50 milletvekili takarak, FP'den kopacaktı.
Yeni bir parti kuracaktı.
Anavatan - DSP - DTP hükümeti, böylece, CHP desteğine mahkum olmaktan kurtulacaktı.
Çünkü...
Artık, DYP ve FP Meclis oyları toplamına, CHP eklendiğinde, çoğunluğu oluşturmayacaktı.
Bütün bunlar, elbette varsayımdı.
Hayali siyaset şatosu, dünkü Yargıtay kakarıyla çöktü.
Başkalarının ayağını kaydırmaya dönük heaplar yerine, bu hesap sahiplerinin kendileri siyaset zeminine sağlam basmalılar.
Başarılarıyla iktidar olmalılar.
Öte yandan...
Yargıtay'ın kararıyla oluşan Fazilet Partisi yeni coğrafyasını, gözlemekte fayda var.
Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilme hakkını yitirmesi, aslında, Erdoğan tarzı bir politika çizgisinin kırılması mıdır?
Yani...
Fazilet Partisi'ndeki gençlerin, şahinlerin, önleri kesilmiş mi oluyor?
Böyle düşünmenin nedenleri şöyle:
"Recep Tayyip Erdoğan, Fazilet Partisi içindeki gençlerin ve daha atak politikanın lideriydi...
Erdoğan, Genel Başkan olursa, FP oylarının - onu cilalamak isteyenlerin iddia ettiği gibi 5 - 6 puan birden değil ama - birkaç puan artacağı... FP'nin taze kanla daha bir hareketleneceği düşünülebilirdi.
Şimdi, o hareket başsız kalınca dağılabilir.
Ayrıca...
Recep Tayyip Erdoğan'ın başına gelenler, onun çizgisinde olanları belki de yıldıracaktır."
Buna karşın...
Tam tersi de düşünülebilir.
Tayyip Erdoğan'ın FP'ye lider olması, zaten mümkün değildi.
Çünkü...
Necmettin Erbakan, FP camiasında, sadece, bir parti genel başkanı ya da doğal lider değil, Ayetullah gibidir.
Mutlak otoritesi vardır.
Sözünden çıkılmaz.
Zaten...
Recep Tayyip Erdoğan, vitrinde biraz fazla görünmeye başlayınca, Erbakan patlama yapmıştı.
Erdoğan'ı ve O'nu izleyenleri, hizaya sokmak için işareti vermişti.
Konunun, demokrasi boyutuna da işaret etmekte yarar var.
Siyaset hiç belli olmaz.
Demokrasi tarihinde gördüğümüz pek çok siyasi yasak kararları değişti.
Hem de, Anayasa'yla konulmuş olanlar bile...
Keşke, o talihsiz konuşmayı yapmasaydı.
Üstelik...
FP'nin başında dolaşan başka kara bulutlar da var.
Bir trilyon liranın hesabının araştırılması ve sorulması, FP'nin liderinden dişli yöneticilerine kadar, başka isimlerin de başlarını çok ağrıtacak.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr