Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Ben, kuraldışı bir Galatasaraylıyım.
Çünkü, Fenerbahçe'yi çok severim...
Bu garipliğin nedenini anlatayım... Ve o anlatımın ışığı altında, Pazar gecesi, Fenerbahçe Stadyumu'nda yaşanan sorumsuzluğu yansıtayım...
Galatasaraylı Cıvaoğlu'nun, Fenerbahçe'ye de gönlünün kayması, bir televizyon belgeseliyle başlamıştır.
ATV'de yayınlanan Fenerbahçe belgeseli için çalışmalar yapıyordum.
Çok ilginç bulgularla karşılaştım.
Şöyle ki:
- Fenerbahçe, İstanbul'daki İngiliz işgal kuvvetlerine karşı, ulusal gençlik tepkisi olarak kurulmuştu.
İngiliz işgal kuvvetleri takımını, hiç değilse sahada yenmek gibi bir psikolojik patlamanın sonucuydu.
- Kurbağalı Dere'deki Fenerbahçe Kulüp Lokali, Anadolu'daki Milli Mücadele'ye cephane göndermek için gizli üs olarak kullanılmıştı.
Atatürk te, bu nedenle, Fenerbahçe'yi tutuyordu.
Fenerbahçe Lokali'ndeki anılar defterine, duygularını yazmış ve kulübün tarihini kutsamıştı.
- Yıllarca, Fenerbahçe Stadyumu'na Deniz Lisesi, Deniz Harp Okulu öğrencileri, deniz subayları, kara subayları, Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri, (o sıralarda, henüz Hava Harp Okulu İstanbul'da kurulmuş değildi) ücret ödemeden girebiliyorlardı.
Bütün bunlar, Fenerbahçe'ye sempati ile bakmamı ve sevgi duymamı sağladı.
Böylece, sarı - lacivertle aşılanmış değişik türde bir Galatasaraylı oluştu.

Bu satırlardan sonra, artık, Pazar gecesi, Fenerbahçe Stadyumu'ndaki sorumsuzluğa dönebiliriz.
Önce...
Fenerbahçe'yi kutlarım.
Özellikle, ilk 20 dakika fırtına gibiydiler.
Galatasaray'ın yediği iki golden sonra, "bu iş 5 - 0'a kadar bile gider" kaygılarına kapıldım.
Gerçi, Galatasaray'ın kalecisi Taffarel, ikinci golde hatalıydı.
Açıktan gelen topa yükseldiğinde, ritmik jimnastik yapar gibi, topu sol eliyle avuçlamaya kalkışması, anlaşılır gibi değildi. Bizim Turgay'dan bu yana gördüğümüz, bildiğimiz şey, "topu yumruklayarak 18 içinden uzaklaştırmasıydı."
Ama...
Bu gol olmasaydı bile, ilk 20 dakika Fenerbahçe kesinlikle üstündü.
Hele, Baliç'i tutmak, süratine yetişmek, bir savunma futbolcusu için çok zor.
Sonraları, iki tarafta 10'ar kişi kaldı.
Hasan Şaş'ın her maçta olduğu gibi, karşı takımın en yorgun ve en isteksiz kaldığı anı yakalayarak momentumun harika ortası... Hakan Şükür'ün adeta şeffaflaşarak, Fenerbahçe savunma duvarından Mandrake gibi geçmesi... Muhteşem kafa golü...
Maça asılmaktaki Galatasaraylılık ruhu...
90 dakikalık nefes nefese bir derbi ziyafeti...

Evet...
İstanbul, bir gün arayla, iki gösteri ile sarsıldı.
Ali Sami Yen Stadyumu'ndaki The Rolling Stones konseri ve Fenerbahçe Stadyumu'ndaki Galatasaray - Fenerbahçe derbi maçı...
Birincisi, nedenli düzenli ve seçkin görkemi yansıtıyorsa...
İkincisi de, o kadar tehlikeli ve toplumsal sorumluluk kaygılarından uzaktı.
Tribünlerden şelale gibi boşalan maytap kıvılcımları, sahadaki kağıt selinin tutuşması inanılır gibi değildi.
Tribünlerde bir yangın olsa...
Panik yaşansa...
Binlerce kişi ezilerek ölürdü.
Onbinlerce yaralı olurdu.
Böylesine bir felaket olasılığına çanak tutan şenlik projesi altındaki imzalar, sorgulanmalıdır.
Ne yazık ki, üstü kapatılacaktır.
Sahadaki güzel futbola gölge düşmüştür.
Yönetimler, özen göstermezse, taraftarın taşlı, sopalı, bıçaklı kavgaları...
Maç sonrası, havaya tabancayla ateş ederek insanlarımızın kaza kurşunlarıyla yaralanmaları, doğal hale gelir.
Türkiye'de futbol, büyük bir kazanç sektörü haline dönüşmüş bulunmakta.
Tıklım tıklım satatlar...
Spor Toto gibi bahis oyunları...
Televizyon ve reklam gelirleri...
Müthiş bir spor sanayi yarattı.
Tevfik Yener'in anılarında yayınlanan Galatasaray kalecisi Turgay'ın fotoğrafı ve altındaki satırlar, beni, anılar galerime sürükledi.
Resim altındaki satırlarda, "Turgay'ın en büyük isteği, birgün araba sahibi olmaktı" yazılıydı.
Milli takım kalecisinin bir otomobili bile yoktu.
Yanılmıyorsam, sonraları bir Opel almıştı.
Nereden nereye geldik.
Keşke, futbolun zenginleşme sürecine, spor kültürünün zenginleşme hızı da eşlik edebilseydi.
Elbette...
Şenlik ve gösteriler yapılacak ve havai fişekler fırlatılacak.
Ama...
Tadında bırakılarak.
Sonunda bu bir futbol maçı...
Brezilya karnavalı değil.
Buna karşın, bir de Ali Sami Yen'deki The Rolling Stones konserini düşünüyorum.
Orada da, havai fişekler atıldı.
Işık gösterileri yapıldı.
Dünyanın en büyük ekranı, bir zodiak çarkı gibi müzik yaşamını yansıtıyordu.
Sahnenin içinden çıkarak, birkaç dakika içinde santra yuvarlağına uzanan asma köprü, gösteri dünyasının bir deha ürünüydü.
Rock'un çılgınlığı, sadece müzikte kalmıştı.





Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr