Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Deprem Beşiktaş adliyesinden vurdu. Tsunami dalgası yükseliyor.
Aralarında iki eski kuvvet komutanı emekli orgeneralin, “kor”ların, “tüm”lerin, “tuğ”ların olduğu 40’ın üzerinde üst düzey subayın gözaltına alınmaları “deprem” büyüklüğünün “sismik” göstergesi.
Artık “zembereklerin boşandığı, frenlerin patladığı” söylenebilir.
Daha önce sözde kalan “nereye uzanırsa uzansın, gittiği yere kadar” jargonu artık uygulamada.
Zirvede ipler kopmuş, köprüler atılmış gibi algılanabilecek bir durum seziliyor.
O kadar ki...
Gözaltına alınan komutanların, sorgulanmak üzere götürüldükleri Beşiktaş adliyesi çevresinde binalar aranıyor, araçlar durduruluyor, tepede emniyet helikopterleri dolaşıyor, sahil güvenlik Beşiktaş kıyılarında dolaştırılıyor...
Sadece bu dramatik görüntüleri vurgulayacak “gerilim müziği” eksik.
Çünkü her şey bir “fütürist sinema filmi” gibi...
Sanki geleceğe dönük bir senaryo yazılmış ve filme alınmış.
Daha bırakın birkaç yıl öncesini, yılın başında bile böyle görüntülerin olabileceğini kim düşünebilirdi?

Haberin Devamı

NORMALİZE - DEFORME
Bir açıdan bakıldığında bu “normalizasyon” sürecidir.
Yani...
“Hukuk devletinde, hiç kimse tabu değildir, herkese dokunulabilir” ilkesinin hayata geçirilişidir.
Kuşku, kanıt varsa hukuk önünde duvar olmamalı.
Var olan duvarlar indirilmelidir.
Eğer...
Sarıkız, Ayışığı, Balyoz ve bir dizi darbe planı iddiası yankılandıktan sonra havada sadece ses titreşimleri olarak kalırsa o zaman adları geçen komutanları ve subayları psikolojik zan altında bırakır, TSK üzerinde kuşku bulutu kalır, hukuk devletine olan inancı yıpratır.
Bu bakımdan taşların yerine oturacağı, kurumların kendi çizgilerine çekileceği, tabuların olmayacağı bir “normalizasyon” süreci yararlıdır.
Gözaltına alınanlar çok önemli görevlerde bulunmuş, toplumun saygı duyduğu kişilerdir.
Haklarında kesinleşmiş yargı kararına kadar “masumiyet” karinesi onlar için de geçerlidir.
Öte yandan...
Bu süreç için “duyarlı” sözcüğünün altı defalarca çizilerek yol alınması gereğine de işaret edeyim.
Hukuku uygularken hukukun yara almamasına özen gösterilmeli.
Bugüne kadar o özenin zaman zaman esirgendiğinin örnekleri tartışma konusu oldu.
Son depremden sonra bu tartışmalar için mercekler daha da yakından izlemeler için kullanılacak.
Normalize etmek için yıkılan yolda hukukun deforme olmaması çok önemli.
Ayrıca...
Son deprem “psikolojik” olası “artçı dalgalarıyla” da düşünülmeli.
Sorgularda ve sonrası aşamalar olursa TSK camiasını rahatsız edecek, askerin moralini bozacak nezaket dışı tavırlardan kaçınılmalı.
Ve...
Hadiseyi, “bilek güreşi” ya da “rövanş almak” gibi gösteren söylemler, yayınlar, tavırlar da son derece sakıncalıdır.
“Madem öyle, işte böyle” gibi taşkınlıklar zaten var olan fay kırıklarını daha da derinleştirir.
Kimileri öyle görmeseler de TSK düşman değil bu milletindir.
Türk milletinin -bunca asimetrik psikoloji rüzgârlarına karşın- hâlâ en güvendiği kurumdur.
Son olarak...
2010 Türkiye’sinde en zor görevi yapmakta olduğuna inandığım Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un konumu gereği yükünün çok ağır olduğu bir gerçektir.
Hem kendi sinir sistemini hem başında bulunduğu kurumun tansiyonunu kontrol etmesi, şu olağandışın çizgide kırıklar yaşanmaması demokrasi için çok değerli ve gerekli katkıyı oluşturacaktır.
Olayı şenlik gibi karşılayan rövanş almış gibi tribün tezahüratına dönüştüren tahrikler karşısında serinkanlılık ağırlığını korumak zamanıdır.

Haberin Devamı

AHTAPOTUN KOLLARI
Aslında, hukuk devletinde “normalizasyon” sadece askere ayar yapmak, üniformalı tabulara uzanabilmek değildir.
Bu tanımda kalmak tek gözle bakmaktır.
Haklarında yüzlerce yolsuzluk dosyası olan seçilmişlere de dokunmak, o tabuları da yıkmak gerek.
Yargıya tasallutu önlemek, yargıya uzanan siyaset ahtapotunun kolları da budanmalı.
Bu da önümüzdeki günlerin yazılarında...