Futbolmania, günümüzün tutkusu.
Fatih Terim'in
Galatasaray'ı, bu tutkunun
aşk virüsü.
Oliver Stone'un
"Herhangi Bir Pazar" filmi, böyle bir
"ruh haleti" ile izlenmeli.
Filmin konusu,
Miami futbol takımının teknik direktörü
Al Pacino ekseninde gelişen bir başarı öyküsü...
Al Pacino, İtalya'nın güneyinde, delikanlıların adası
Sicilya kökenli bir aileden geliyor.
Atilla Dorsay'ın
"Yüzyılın 150 Oyuncusu" kitabında anlattığı gibi
"kökenini yadsımayan, yakışıklı, maçolukla, ezilmişlik arasında ince bir denge kurmuş. Perdeyi ve var olduğu sahneleri tümüyle işgal eden, yoğun, enerjik, güçlü, dramatik Hollywood starı."Bu cümleyi bir daha yazalım.
Türkiye'nin güneyindeki delikanlıların kenti
Adana kökenli bir aileden.
Delikanlılıkla, ezilmişlik arasında ince bir denge kurmuş.
Yeşil sahayı ve var olduğu sahneleri tümüyle işgal eden, yoğun, güçlü, enerjik, dramatik futbol gurusu.
Her ikisinin de gözlerinde,
hüzün ile
meydan okuyuşun birleşimi var.
Rastlantı değil
Yönetmen
Oliver Stone'un
teknik direktör(koç) rolüne
Al Pacino'yu seçmiş olması bir rastlantı değil.
Çünkü...
Takımdaki yıldız futbolcuların çoğunluğu siyah.
Beyaz yöneticileri, kendilerinden ayrı bir sınıf gibi görüyorlar.
"Neden bütün oyuncular siyah ama yöneticiler beyaz oluyor?" sorgulaması var kafalarında.
Ama...
Al Pacino, WASP yani
ABD'nin egemen gücü olan
White -
Anglo -
Saxson -
Protestant diye formüle edilen
ABD kremasından değil.
Katolik, İtalyan kökenli,
Bronx'un fakir sokaklarında siyahlarla birlikte yetişmiş.
Oyuncular onu yadsımıyor.
Kendilerinden biri gibi görüyor.
Al Pacino da onları iyi anlıyor.
Başarı büyüsünün formülü,
"takım ruhu, birbirine güven ve dostluk..."Racon ve fason
Oyuncularına maçlardan önce şöyle diyor:
"Bugün maçların oynandığı herhangi bir pazar. Yeneriz ya da yeniliriz.Önemli olan sonuç değil, takımdır.
Takım kazanırsa, bireyler de kazanır."
Fatih Terim de,
Al Pacino'nun gerçek yaşamındaki süreçten geçmiş.
Getto yaşamını biliyor.
Atladığı sınıfın gerçeklerini de...
Oyuncularının kökenindeki delikanlılık raconunu, kırıklığı, meydan okuyuşu, hüznü ve ezilmiş bakışları... Yüreklerinde çakan şimşeği, isyanı okuyor.
Onlarla aynı dili konuşuyor, onlara güven veriyor.
"Cumbadan rumbaya" değil,
racondan kopmadan, fasona geçişin tutarlı çizgisiyle onlara örnek oluyor.
Fatih Terim'e baktıklarında, nereye varabileceklerini ve doğru yol haritasını görüyorlar.
Yanlış yaparlarsa, bunun cezasının farkındalar.
Fatih de yanlış yapmadı mı hiç?
Arsenal ve ötesi
Altay maçı,
herhangi bir perşembe.
Arsenal maçı da, kaybedilirse
herhangi bir çarşambadır.Önemli olan takım ruhudur.
Fatih ve oyuncuları bunu gerçekleştirdiler.
Bir model oluşturdular.
Türk futbolu onları izliyor.
Sadece futbol da değil...
Tüm sektörlerde kuruluşlar,
Fatih Terim'i davet etmekte ve ondan sınırların ötesine taşan başarının anlatımını istemekteler.
Çünkü...
Sanayide, hizmette, finansta birer
Galatasaray olmak tutkularını ateşledi
Fatih Terim.Gene filme dönelim...
Al Pacino, "kendisine tam yetki veren Aztek Kulübü'ne gideceğini açıkladı."Büyük sonuçlar, büyük insanlarla alınır.
Büyük insanlar da, koltuğa yarım porsiyon oturmaz.
Fatih Terim'in tam yetkiyle
Galatasaray AŞ.'nin başına geçmek isteği, her boyutta hakkıdır.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr