Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Futbolmania, günümüzün tutkusu.
Fatih Terim'in Galatasaray'ı, bu tutkunun aşk virüsü.
Oliver Stone'
un "Herhangi Bir Pazar" filmi, böyle bir "ruh haleti" ile izlenmeli.
Filmin konusu, Miami futbol takımının teknik direktörü Al Pacino ekseninde gelişen bir başarı öyküsü...
Al Pacino, İtalya'nın güneyinde, delikanlıların adası Sicilya kökenli bir aileden geliyor.
Atilla Dorsay'ın "Yüzyılın 150 Oyuncusu" kitabında anlattığı gibi "kökenini yadsımayan, yakışıklı, maçolukla, ezilmişlik arasında ince bir denge kurmuş. Perdeyi ve var olduğu sahneleri tümüyle işgal eden, yoğun, enerjik, güçlü, dramatik Hollywood starı."
Bu cümleyi bir daha yazalım.
Türkiye'nin güneyindeki delikanlıların kenti Adana kökenli bir aileden.
Delikanlılıkla, ezilmişlik arasında ince bir denge kurmuş.
Yeşil sahayı ve var olduğu sahneleri tümüyle işgal eden, yoğun, güçlü, enerjik, dramatik futbol gurusu.
Her ikisinin de gözlerinde, hüzün ile meydan okuyuşun birleşimi var.

Rastlantı değil

Yönetmen Oliver Stone'un teknik direktör(koç) rolüne Al Pacino'yu seçmiş olması bir rastlantı değil.
Çünkü...
Takımdaki yıldız futbolcuların çoğunluğu siyah.
Beyaz yöneticileri, kendilerinden ayrı bir sınıf gibi görüyorlar.
"Neden bütün oyuncular siyah ama yöneticiler beyaz oluyor?" sorgulaması var kafalarında.
Ama...
Al Pacino, WASP yani ABD'nin egemen gücü olan White - Anglo - Saxson - Protestant diye formüle edilen ABD kremasından değil.
Katolik, İtalyan kökenli, Bronx'un fakir sokaklarında siyahlarla birlikte yetişmiş.
Oyuncular onu yadsımıyor.
Kendilerinden biri gibi görüyor.
Al Pacino da onları iyi anlıyor.
Başarı büyüsünün formülü, "takım ruhu, birbirine güven ve dostluk..."

Racon ve fason

Oyuncularına maçlardan önce şöyle diyor:
"Bugün maçların oynandığı herhangi bir pazar. Yeneriz ya da yeniliriz.
Önemli olan sonuç değil, takımdır.
Takım kazanırsa, bireyler de kazanır."
Fatih Terim de, Al Pacino'nun gerçek yaşamındaki süreçten geçmiş.
Getto yaşamını biliyor.
Atladığı sınıfın gerçeklerini de...
Oyuncularının kökenindeki delikanlılık raconunu, kırıklığı, meydan okuyuşu, hüznü ve ezilmiş bakışları... Yüreklerinde çakan şimşeği, isyanı okuyor.
Onlarla aynı dili konuşuyor, onlara güven veriyor.
"Cumbadan rumbaya" değil, racondan kopmadan, fasona geçişin tutarlı çizgisiyle onlara örnek oluyor.
Fatih Terim'e baktıklarında, nereye varabileceklerini ve doğru yol haritasını görüyorlar.
Yanlış yaparlarsa, bunun cezasının farkındalar.
Fatih de yanlış yapmadı mı hiç?

Arsenal ve ötesi

Altay maçı, herhangi bir perşembe.
Arsenal
maçı da, kaybedilirse herhangi bir çarşambadır.
Önemli olan takım ruhudur.
Fatih ve oyuncuları bunu gerçekleştirdiler.
Bir model oluşturdular.
Türk futbolu onları izliyor.
Sadece futbol da değil...
Tüm sektörlerde kuruluşlar, Fatih Terim'i davet etmekte ve ondan sınırların ötesine taşan başarının anlatımını istemekteler.
Çünkü...
Sanayide, hizmette, finansta birer Galatasaray olmak tutkularını ateşledi Fatih Terim.
Gene filme dönelim...
Al Pacino, "kendisine tam yetki veren Aztek Kulübü'ne gideceğini açıkladı."
Büyük sonuçlar, büyük insanlarla alınır.
Büyük insanlar da, koltuğa yarım porsiyon oturmaz.
Fatih Terim'in tam yetkiyle Galatasaray AŞ.'nin başına geçmek isteği, her boyutta hakkıdır.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr