Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

TUTUKLU gazeteciler ve -bir olasılıkla- milletvekilleri için adalet bakanlığında bir çalışma yapılıyor.
Olumlu bir gelişmeye doğru adım sesleri bunlar.
Gazetecilerle oynamak “netameli” değildir.
Dünyanın her yerinde bu bir kural...
Suriye Başkanı Esad iki batılı gazetecinin öldüğü bir saldırıyla kendini daha da zora soktu. Gazetecilerin kaldığı oteli bombalamak büyük hataydı.
O iki gazetecinin ölümü üzerinden dramatik yayınlarla, dünya kamuoyunda yargılanıyor.
Batı ülkelerinde yönetimler üzerlerinde oluşan ağır baskı nedeniyle Suriye yaptırımlarını ağırlaştırdılar.
İşte o yayınlardan biri...
“Meslektaşımız Remi Ochlik” başlıklarıyla medyada yansıtılan bir “love story (aşk hikâyesi)” olarak sunulmakta.
Diktatör Esad’ın kan dökücülüğü bu “Human interest (insan odaklı)” aşk hikâyesiyle ortaya konulmakta.
Ochlik adlı genç gazetecinin Suriye’de bir duvar üzerinde oturmuş fotoğrafı...
Omuzunda çantası ve elinde fotoğraf makinesi, sol elindeki nişan halkası...
Gencecik bir yüz.
Ve...
Ochlik’in daha nişanlısı Emile ile Kasım 2011 de çekilmiş fotoğrafı.
Birbirlerine sokulmuşlar gözleri kapalı ve nasıl da mutlular.
Fotoğraf altında Ochlik için şu sözleri yazılı:
“Remi bana çok ince ve koruyucuydu...”
Evet...
“Koruyucu” değil “koruyucuydu...”
İki genç aşığın fotoğraf altındaki bu geçmiş zamanı işaretleyen iki harf; “du” yürek sızlatıyor.
Ürettiği tepki dalgaları daireler halinde yayılarak Esad’ın tüm kurbanlarına doğru yayılıyor.
İnsanlık suçunun “suçüstü belgeselini” oluşturuyor.
Tutuklu arkadaşlarımızı düşünüyorum.
Onların da kendi iç bahçelerinde kim bilir nasıl acı yüklü “çok özel” öyküleri vardır.
Cüneyt Özdemir’in programında Tuncay Özkan’ın kızını dinlemek de hüzün vericiydi.
Haftada bir “babasıyla aralarında kalın bir cam, ellerinde telefon ahizeleriyle konuşmalarını” anlatıyordu.
Süre dolduğunda gardiyanlar eskiden “vakit doldu” diyerek uyarırlarmış.
Son birkaç cümle daha konuşabilirlermiş.
Şimdi artık uyarı yokmuş.
Telefon bağlantısı görüşme süresi dolduğu anda kesiliyormuş.
Ayda bir de “açık görüş” varmış.
Babasına dokunabiliyor, onu kucaklaması mümkün oluyormuş.
“Babaya ayda bir dokunabilmek...”
3 yıldır böyle...
Mustafa Balbay, Nedim Şener ve diğerleri de aileleriyle bu “kayıp yılların” acı yükünü taşıyorlar.
Yargıya saygılıyız.
Mahkzmiyet kararı olsaydı neyse...
Ama...
Onlar sadece tutuklu.
“Mahkeme kararıyla suçu sabit oluncaya kadar masumdurlar.”
Bu “masumiyet karinesi” nedeniyle çocuklarının, eşlerinin belki de beraatla sonuçlanacak yargı sürecinde bir tür ceza çekmeleri çok üzücü.

Haberin Devamı

10 GENERALİN GAZETE İLANI
AMERİKA’da halen aktif görev yapan (muvazzaf) 10 generalin ünlü Washington Post gazetesinde tam sayfa ilanı yayınlandı.

Gazeteci iç bahçeleri

“Bay Başkan: İran’la savaş seçeneğine hayır deyin” başlığı altında Obama’nın İsrail Başbakanı Netanyahu ile baş başa bir fotoğrafı yer alıyordu.
Ve bir de Başkan’a “savaş karşıtı açık mektup.”
Milliyet hariç diğer gazeteler bu çok ilginç haberi görmediler veya bazıları arka sayfalarda küçük yansıttılar.
İç politika malzemesi yapmadan olay için bir yorum şöyle olabilir:
“ABD gibi ileri bir demokraside bile bakın 10 general gazetede tam sayfa ilan vererek başkana açık mektup yayınlatıyor. Kimse de ‘siyasete müdahaledir, siz kendi işinize bakın’ demiyor.”
Bir başka uçtan bakarak şu yorum da mümkün:
“İleri demokraside her birey, her kurum gibi asker de görüşlerini kamuoyuyla paylaşır. Başkana devlet siyaseti konusunda açık mektup yazabilir. Çünkü ileri demokrasilerde artık ‘darbe’ kuşkusu, fobisi, olasılığı sıfırdır.”
..................
Amerikan haber sitesi “Salon” bu konuyu “ABD’nin yeni savaş karşıtı hareketi” başlığıyla yorumladı.
2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal projesine karşı da böyle bir hareket başlatılmıştı.
Akademisyenler New York Times gazetesine “savaş karşıtı ilan” vermişlerdi.
Son olarak Pazartesi günü İngiliz Financial Times’da 2 Profesör ABD dış siyasetinin kalbine İsrail’i yerleştirmesini eleştirdi.
Türkiye için dileğimiz artık darbe, muhtıra, e muhtıra, asa göstermek kuşkularının olmayacağı ve başta gazeteciler ve aydınlar olmak üzere toplumdaki her kesimin demokratik sürece fikirleriyle, farklılıklarla zenginleşen görüşleriyle katkıda bulunacakları bir ileri demokrasidir.
.....................
Not...
TRT’nin “Word On the Street” 4 milyon 200 bin kişiye İngilizce öğretim projesi için bir yazı yazmıştım.
İşbirliği yaptığı kurumlar BBC, Anadolu Üniversitesi ve Cambridge olarak yer almıştı.
Cambridge değil “British Council” olmalıydı.
Yanlışlığı düzeltiyorum.