Daha 19 Nisan sabahı yaptığımız konuşmada, Bülent Ecevit, bir süre "medyayı izlemek istediğini" söylemişti.
Hükümet ortaklığı konusundaki tutumu için kamuoyu oluşumunu gözleyecekti.
Ankara'dan alınan izlenimlere göre, Ecevit, DSP - MHP eksenindeki bir üçlü koalisyona sıcak bakıyor.
Bunda, siyaset gerçeklerinin yanı sıra, medyanın katkısı hiç de az değil.
Örneğin...
İlhan Selçuk'un Cumhuriyet'teki "Artık Bitsin Bu Kan Davası" başlıklı yazısı...
El boşlukta kalmasın
Selçuk, yazısında soruyor:
"MHP'ye oy veren milyonlarca kişiyi yönlendiren duygular nedir?..Sol düşmanlığı mı?..
Hiç sanmıyorum."
İlhan Selçuk'a göre
"geçmişte iti kurda kırdırma kararı, strateji olarak hiyerarşinin iç içe geçmiş halkaları tarafından verilmiş."
Yazı şöyle sürüyor:
"Vaktiyle, yukarıdan aşağıya doğru buyurganlığın türettiği düşmanlıkları tarihe gömmeliyiz. Bugün Türkiye, büyük iç ve dış tehditler altındadır. MHP, barışa, dostluğa, kardeşliğe açılmakta içtenlikliyse, uzattığı el boşlukta kalmamalıdır.
Sol ile sağ barış sürecine girmeden, bir ülkede demokrasi nasıl gerçekleşebilir?..
MHP, irtica ile işbirliği dönemini kapayıp topluma güven verdikçe, geleceğin Türkiyesi'nde olumlu bir simgeye dönüşebilir; güç bir iş, ama bekleyelim, görelim...
Bu ülkedeki kan davaları bitsin artık..."
Simgeler
Toplumun çeşitli kesimlerinde, görüşleri, tavırları parametre olan
"ağırlıklı isimler" vardır.
İlhan Selçuk da, Kemalist - sol aydın kesimin böyle bir ismidir.
Ecevit'in dayandığı kamuoyunda ağırlığa sahiptir.
Ama asıl hizmeti, olası bir ortak hükümetin kurulmasına katkının ötesinde, toplumsal barış içindir.
İlhan Selçuk'un bu satırları, ilk okuyuşta yadırganabilir.
Hatta
- çok da sayılmayacak - karşıt görüşlü tepkiler oluşabilir.
Ama
Selçuk'un
PENCERESİ, geçmişin karanlık sularının ve tehlikeli kayalıklarının hala kabus içinde olanlara gemici feneri gibi çakıyor.
Yaşamsal bir uyarı olarak görülmeli.
Medyanın başka sütunlarında da sağduyu işaretleri veriliyor.
Kamuoyunun bu doğrultuda oluşma süreci, sadece
Ecevit'i değil,
MHP karargahını da etkilemekte.
Çünkü...
MHP'nin de tabanı, kendi kamuoyu var.
Onların da duyarlıkları, geçmişle ilgili acı anıları var.
Evet...
Yaşanmış trajediyi, insanlık suçlarını bir anda hafızalardan silmek elbette zor... Ama kan davası güderek, onları
1999'a taşımanın yararı var mı?
Türkiye, içeride ve dışarıda çok ağır sorunlar ve tehditlerle karşı karşıya.
Yanlışlar
Buna karşın...
Özellikle
DSP'den gelen bazı
"geçmişi unutmadık" söylemlerinin,
MHP'de rahatsızlık yarattığı duyumlarını da alıyoruz.
"Bakalım MHP gerçekten değişti mi?.. Görelim" gibi söylemler, tepki ile karşılanmakta.
"Bizden bir MHP yöneticisi 'görelim DSP de değişti mi bakalım?'
dese, iyi mi olur?" diye soruyorlar.
MHP'lilerin kendilerini görücüye çıkmış gibi hissetmek istememeleri doğal.
Öte yandan...
Olası bir ortak hükümette bakanlıkların paylaştırılması...
"Falanca bakanlık kadrolaşmaya müsait, orayı vermeyelim. A ve B bakanlıklarını vermeyiz" gibi konuşmalar da gerginliklere, bakanlık paylaşım görüşmelerinde sıkıntılara neden olabilir.
Böyle konulardan çok, ilkeler, projeler, hedefler konuşulmalı.
MHP'de ve
DSP'de, liderlerin gösterdiği üslup özeninin onların kurmayları tarafından da paylaşılması, tabanları ise taşkınlıklardan kaçınması gerekir.
Güncel polemiklere girilmemesi aklın yoludur.
Seçmenin sandıklardan
"galip" çıkarttığı iki partinin, şu ya da bu üçüncü ortakla birlikte hükümet kurmaları ve
Türkiye'ye istikrar getirmeleri için
geçmişe değil, ileriye bakmak gerekir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr