Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Ankara’da hava dumanlandığı zamanlar, gazeteciler ‘’Genel-kurmay’ın ışıklarını’’ gözler.
Dün gece de öyleydi.
Ayrıca...
TSK’nın tüm Orgeneral ve Oramirallerinin Genelkurmay’daki toplantısını da çözmeye odaklandılar.
Toplantı sonrası yayımlanan bildirideki ‘’durum ciddi’’ kilit mesajdı.
Dolaşımdaki fısıltılar hiç de ‘’iç açıcı’’ değildi. Hava kurşun gibi ağırdı.
‘’Demokrasi içinde çözüm tükenmez’’ ilkesi umudumuz.
Tabula rasa
Tabula rasa bir felsefe söylemidir.
David Hume’un ortaya attığı ya da John Locke’a mal edilen bu sözcükler “boş levha” diye bir varsayımı yansıtır.
İnsan beyni doğuşta “boş levha” gibidir.
Yıllar ilerledikçe iç ve dış “düşünme” ve “duyumlama” ile boş levha dolar.
Zamanla bu söylem sosyolojik ve siyasal alanda kullanılmış, “masanın üstünü temizlemek” anlamını kazanmıştır.
Çok karıştığında, masanın üzerini temizlemek zorunlu hale gelebilir.
Sonrası...
Masanın üstünün yeniden düzenlenmesidir.
2010 Türkiye’sinde masanın sadece “yargı” parselinin temizlenip, sadece yargının yeniden düzenlen-mesi, diğer kargaşanın olduğu gibi bırakılması eksik ve yanlış olur.
O nedenle sadece “yargı reformunu” gündeme almak, Anayasa değişikliği yapmak, referan-duma gitmek, sistemin bütünündeki arızaları görmezden gelmek, aksaklıklara daha da ivme verir.
Üstelik, “yargı reformu” tanımında da tehlikeli bir gidişin ayak izleri görünmekte.

Haberin Devamı

REFORM VİTRİNİ
“Yargının bağımsızlığının” çok daha sağlam güvencelere alınması gerekirken, tam tersine, özellikle yüksek yargıyı ve HSYK’yı yasama ve yürütmenin etki alanına çekecek projeler konuşuluyor.
Şöyle ki...
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK’nın üye sayılarının artırılması, bunlara yasama meclisinden üye seçilmesi “yargı reformu” diye sunuluyor.
Böyle bir anayasa değişikliği, reform değil, yargıyı yasamanın etki alanına kaydırmaktır.
Yasama meclisi çoğunluğuna sahip iktidar partisinin yürütmeyi de oluşturduğu dikkate alınırsa hükümet bu etki alanının asıl hâkimidir.
Yani...
Yargının siyasallaşmasına hukuk kılıfı giydirilmiş olur.
Oysa...
Tam tersine, yargının tam bağımsızlığı için, yasama ve yürütmenin kesinlikle dışta bırakılması gerekir.
Örneğin, Adalet Bakanı ve Müsteşarı HSYK’dan çıkmalıdır.
Yargı reformu için öne sürülen proje çalışmalarına “HSYK üyelerinin bir bölümünün Meclis tarafından seçilmesi, AB önerisi olarak” dayatılıyor.
Aslında, hiç de öyle değil.
AB raporlarında “Adalet Bakanı ve Müsteşarı’nın, HSYK’da yer almalarının yargı bağımsızlığına aykırı olduğuna” işaret edilmekte.

Çarpıklık
Yargı reformu projesinde bir dizi çarpıklık var.
Örneğin...
Bir siyasi parti için kapatma davasına bakacak olan Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmı, iktidar partisi tarafından seçilmişlerse durum zor...
Rakip parti topun ağzında sayılır.
Ya Anayasa Mahkemesi üyelerinin önemli bir kısmı, kendilerini seçen iktidar partisini yargılamayacaksa?
Ört ki ölem...
Yüksek yargı üyelerinin tamamı yargı erki tarafından seçilmeli, yargının tümü HSYK denetiminde olmalı, tayin ve terfiler de HSYK yetkisine verilmelidir.
Bu bağlamda doğrudan Adalet Bakanı’na bağlı çalışan müfettişler de HSYK’ya bağlı hale getirilmelidir.
Herkes “yargı reformu gerekli” görüşünde birleşiyor.
Ama...
“Reformun” pırıltılı başlığı, “altını işine geldiği gibi doldurmak” için kullanılmasın.
Güvenilir, işlevsel, bağımsız ve tarafsız yargının sağlanması yasama ve yürütmeden ayrı ve duru olmasına bağlıdır.

Haberin Devamı

MASANIN KALANI
Tabula rasa sadece yargı değil, masa üstünün kalanı için de gereklidir.
Örneğin Siyasi Partiler Yasası “seçilmiş krallar” yaratıyor.
Bir partinin genel başkanı, aday listelerini istediği gibi düzenliyor/düzenletiyor.
Seçilenler onun ağzına bakıyor.
Çünkü bir sonraki seçimde, aday listelerinin üst sıralarında yer alabilmek için liderin suyuna gitmek gerek.
Lider kendisini seçecek olan örgüt mensuplarını da kendi iradesiyle düzenliyor.
Hele lider Meclis çoğunluğuna sahip iktidar partisinin başındaysa hem yasamada hem yürütmede “tek adam” rolünü üstleniyor.
Dahası...
HSYK’daki bakan ve müsteşar üyeler nedeniyle yargıya da gölgesi düşüyor.
“Yargı reformu” diye sunulan proje gerçekleşirse tek adamın yargı üzerindeki etkisi çok daha kapsamlı olacak.
O halde demokrasinin bütün kuralları ve kurumlarıyla işlemesi için bu “seçilmiş krallar” üreten siyasi partiler hukuku kesinlikle değişmelidir.
Dokunulmazlık da büyük sorun...
2010 Türkiye’sinde tabular yıkılmakta, hukuk herkese dokunmakta.
Özellikle “asker” kesiminde bu daha da belirgin.
Sadece “darbe dosyaları” nedeniyle değil, yüz kızartıcı, akçeli konularda da asker yargılanmakta.
Bir kuvvet komutanının ‘’akçeli suç’’ nedeniyle hapis yatışı bunun açık örneği...
Peki ya seçilmişler?..
Meclis’te 400’ü aşkın dokunul-mazlığın kaldırılması dosyası var.
Biri bile işleme konmadı.
Dokunulmazlığın sadece “kürsü” ile sınırlı kalması adi suçların dokunulmazlık dışında bırakılması gerekir.
Kısacası “tabula rasa” sadece iktidara yontan “nalıncı keseri” gibi olmamalı.