Mart ayında
Yunanistan Parlamentosu'nun
Cumhurbaşkanı seçimi yapması gerekmekte.
Ya şimdiki
Cumhurbaşkanı Stefanopulos, yeniden seçilecek ya da bir başkası...
Muhalefet,
"bu seçimi engelleyeceğini" açıkladı.
Bizde olduğu gibi
Yunanistan'da da
Parlamento, Cumhurbaşkanı'nı seçemese feshediliyor, genel seçimlere gidiliyor.
Cumhurbaşkanı'nı seçimlerle oluşan yeni
Parlamento seçiyor.
Aslında eylülde yapılması gereken genel seçimler, öyle görünüyor ki
26 Mart'a alınacak.
Çünkü...
Muhalefet,
"Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz" söylemine angaje oldu.
Böylece...
Yunanistan, birden seçim atmosferine giriverdi.
Bu oluşum,
Türkiye - Yunanistan ilişkilerinde bir talihsizliktir.
Fren
Türkiye'nin tam üyeliğe adaylığının oylanacağı
Helsinki Zirvesi'nin hemen öncesinde,
Yunanistan Başbakanı Simitis'i ve arkadaşlarını seçim kaygıları frenlemektedir.
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi iki fikir çarpışıyor.
Birincisi...
"Yunan halkı, büyük bir ekonomik gelişme gerçekleştirdi.Artık Türkiye ile bir savaşın ve her şeyini yitirmenin paranoyasını yaşamak istemiyor.
Türkiye'nin AB'ye tam üye adayı olması, müzakerelerin her aşamasında veto yetkisine sahip Atina yönetimi için bir sigortadır."
İkincisi...
"Türkiye'ye düşmanlık siyaseti, Yunan halkının ayranını kabartır.Yüzyıllara dayanan kompleksleri, doyuma ulaşır.
O halde...
Simitis, Helsinki Zirvesi'nde 'HAYIR'
demelidir."
İşte fren.
Gerileme pozisyonu
Deneyimli bir diplomatımıza göre,
Simitis, uluslararası ilişkilerde her ülkenin başvurduğu
fall - back position'a
(gerileme pozisyonuna) geçmiştir.
Yani...
Bir devlet, elindeki çok geçerli kozu çakmadan önce, son anda birkaç geri adım atar.
Karşı tarafın elini bir yere kadar mahkum hale getireceği yeni istekler için zamanlama yapmayı amaçlar.
Hedef, karşı tarafın kabul edeceği kadar ince ayarlı bir ödün sağlamaktır.
Tabii...
Pazarlık payı bırakmak için de ilk istekler çok yüksek tutulur.
Simitis'in iç sorunlarının çözülmesi beklenmeden,
"Kıbrıs'ın tam üyelik müzakereleri hemen başlamalı" ve
"Türkiye - Yunanistan arasındaki sorunlarda Lahey Adalet Divanı, karar yeri olmalı" gibi
"uçuk" sayılabilecek istekleri böyle yorumlanmalıdır.
Ancak...
Hemen belirtelim ki, bu
uç istekler bir yana,
Türkiye'nin belki kabul edebileceği bir jest formülü bile henüz bulunabilmiş değildir.
O nedenle...
Yunanistan'ın çok yüksek konuştuktan sonra hiçbir şey almadan
Helsinki'de
"EVET" demesi zorlaşıyor.
Zaten
Türkiye'nin de tam üyeliğe aday diğer ülkelerden istenmeyen özel şartlara bağlanmış bir tam üyelik adaylığını kabul edebileceği beklenemez.
Durum kritik.
Ağır baskı
Şimdi...
Avrupa, Yunanistan'a baskı yapıyor.
Dün
Fransa ve
Almanya, Türkiye'nin tam üyeliğe aday gösterilmesinden yana açık tavır koydu.
İngiltere, Kıbrıs konusunda biraz dans ediyor ama gene de
Yunanistan'a bastırmakta.
ABD, hem doğrudan hem dolaylı etkili oluyor.
Dönem Başkanı, Finlandiya'nın
Cumhurbaşkanı Ahtisaari, dün
Stocholm'deki
UNICEF toplantısında
"Türkiye'nin AB'ye tam üyelik için adaylığı açıklanacak" dedi.
Ama...
Bütün bunlar, bir kesinlik ortaya koymaz.
İbre ortada.
Pazartesi
Brüksel'de toplanacak olan
AB Dışişleri Bakanları Genel İşler Konseyi'nin öğle yemeği önemli.
Duyarlı konuların konuşulduğu o öğle yemeğinden bir - iki saat sonra
Yunanistan'ın tavrı ve
Helsinki'nin yazgısı büyük ölçüde belirlenmiş olur.
Yunanistan olumsuz tavır koyarsa, tarihe ve gelecek nesillere sorumlu olacaktır.
Çünkü...
Avrupa'dan dışlanmış bir
Türkiye ile sorunlara ve olası acılara katlanmayı göze almış bulunacaktır.
Türk ulusu, bu açıkça düşman tavrı affetmez.
Gerileme pozisyonu, dileyelim ki gerilim yaratmasın.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr