Güneri CIVAOĞLU
İngiliz devlet adamı
Gandhi,(1869-1948) mutluluğu şöyle tanımlamış:
"Mutluluk düşünce, söz ve eylemin tam uyum için de olduğu zaman gerçekleşir."
Bu söylem
insanlar için olduğu kadar,
milletler için de geçerlidir.
Yönetimler projelerine, bunların dile getirilişlerine ve uygulamasına
birbiriyle çelişir değil, birbiriyle örtüşür bir vitrin çizebilmeliler.
Başbakan Mesut Yılmaz'ın
"İnsan Hakları'nda başkaları istediği için değil, kendimiz için ilerlemeler yapacağız" sözü de, bu mercek altında yorumlanmalıdır.
Bekleme odasına bile alınmadığımız
Avrupa Birliği'nin ön koşullarından biri olan
İnsan Hakları'nda Avrupa düzeyine erişmek hedefi için
Yılmaz'ın
"onlar istiyorlar diye yapacağız" demesi herhalde doğru olmazdı.
Bizi istememiş olanların isteklerine endekslenmiş olmak, ulusal onurumuzu yaralar.
Bu hedefe, kendi irademizle yönelmek kararının dile getirilmesi ise
omurgalı bir tavırdır.
Ancak...
Bu söylemin, gerçek iktidar iradesini yansıtması ve uygulamaya konması inandırıcılığı da gerekir.
Bu uyum önemlidir.
Türkiye'nin mutluluğu için ihtiyacı
"GÖLGE ANLAŞMALAR" ve
"GERÇEK İKTİDARLAR"dır.
Şöyle ki:
Türkiye'nin, bu nesillerinin ve gelecek kuşaklarının mutlulukları - aslında kendimizden - ama, süreç olarak
Brüksel ve
Washington'dan geçiyor.
Brüksel, Avrupa Birliği'nin simgesidir.
Washington ise,
IMF'nin merkezinin bulunduğu ve etkilendiği kurumların kentidir.
İkisi birbirini tamamlayacak.
Önce birincisini açayım...
Hedefimiz,
Avrupa'lı
Türkiye'dir.
Atatürk'ün çizdiği doğrultu da buydu.
Fakat, zorla güzellik te olmaz.
Bizi
tam üyeliğin bekleme odasına bile almayanların dayattıkları koşulları onların denetimine açmak, onları tatmin için protokoller imzalamak, hakkımızda raporlar hazırlamalarına göz yummak yanlıştır.
Peki... Böyle diye, Avrupa Klübü'nün standartlarına erişme hedeflerinden vaz mı geçeceğiz?
Hayır...
Böyle durumlarda
onurlu devletler için bulunmuş
omurgalı formüller vardır.
Adı...
"GÖLGE ANLAŞMALAR"dır.
Yani...
Türkiye, Avrupa Birliği'yle bir anlaşma yapmaksızın... Onların
sömürge valisinin müfettişleri gibi,
Türkiye'yi - resmen -
denetim ipoteğine almalarına izin vermeksizin tıpkı
Avrupa Birliği tam üyeliğine adaymışız gibi... Sanki aramızda bir anlaşma varmış gibi... İnsan Hakları, demokrasi çıtalarımızı Avrupa düzeyine yükseltmektir.
Komşularımızla - özellikle Yunanistan'la - ilişkilerimizi düzelten çözümlere varmaktır.
İşte bu statüye
"GÖLGE ANLAŞMA" deniliyor.
IMF ile onların istediği koşullarla bir anlaşma çok zor.
Hele...
CHP'nin pamuk ipliğine bağlı desteği ve içindeki uyumu da pek parlak olmayan bu azınlık hükümetiyle...
Üstelik...
Tepesinde her an
erken seçimlere gitme olasılığı, Demokles'in Kılıcı gibi asılı olan bir iktidarla.
Ve iktidarın sol kanattaki ortağı
IMF'ye alerji duymaktaysa... Bu alerjiyi, ortak hükümet dışarıdan destekleyen
CHP de paylaşıyorsa...
Sol partiler tabanlarına
IMF'yle anlaşmayı - hem de bu ağır koşullarla - izahta çok zorlanıyorlarsa...
Ekonomiden sorumlu bakanların ve Başbakan'ın elleri bu durumda pek de serbest değil.
IMF'nin istediği tarzda bir
teslimiyet anlaşması imzalayamazlar.
Ama...
IMF'nin bir
teslimiyet anlaşması için aradığı şartlarla - elbette - değil, fakat, çok ciddi ve kesin içerikte bir
ekonomik istikrar programını, Türkiye, sanki
IMF'yle bir
anlaşma varmış gibi uygulamaya koyabilir.
Bunun adı da;
"GÖLGE ANLAŞMA" dır.
Gölge Anlaşma'nın ödünsüz uygulanmasıyla, ekonomide kısa sürede çok mesafeler alınabilir.
Türkiye, böylece
Afrika'daki
Zaire ve
Saddam'ın
Irak'ı ile birlikte
dünyanın enflasyonu en yüksek 3 ülkesinden biri olmak ayıbından kurtulabilir.
Dünyada artık bu
3'ün dışında yüksek enflasyonlu ülke kalmadı.
Avrupa Birliği'nde bekleme odasının kapısı, bu yüz kızartısından kurtulmadıkça,
Türkiye'ye açılamaz...
Çünkü... Başta
Almanya olmak üzere,
Avrupa Birliği ülkelerinin
Türkiye korkusu,
tam üyelikle birlikte işsizlerimizin Avrupa'yı
işgal edeceğidir.
Zaman içinde
Türkiye'nin ekonomisini geliştirmesi ve insanlarının kendi ülkelerinde kalmayı yeğlemeleri
Avrupa Birliği'nin,
"demokrasi ve İnsan Hakları'nın" yanı sıra, aradığı
"olmazsa olmaz" koşuludur.
Bu koşula da
"GÖLGE ANLAŞMA" varsayımıyla yaklaşılabilir.
Ama...
"GÖLGE ANLAŞMA"ları uygulayabilecek olan
GERÇEK İKTİDARLARDIR.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr