"Önden ben mi gideceğim,gölgem mi gidecek?"
Arif Nihat Asya
Yasaklı yıllarında
Süleyman Demirel'in gölge adı,
"bir bilen"di.
Büyük Türkiye Partisi üzerine düştü... Kapatıldı.
Gölge etmek siyasette
tekin değildir.
Dün de
FP Büyük Kongresi'nde, önceleri
Erbakan yerine, gölge adı
"O" kullanılmaktaydı.
Örneğin şöyle pankartlar açılmıştı.
"O'NA BORÇLUYUZ... O'NUN YOLUNDAYIZ..."Duvarlarda
Erbakan'ın resmi, posteri yoktu.
El pankartlarında
Erbakan fotoğrafı görülmüyordu.
Kürsüdeki ilk konuşmalarda da
Erbakan yerine
"O.""O"nun gölgesi, kongreye düşmüştü.
Haydi Fatiha
Üstelik...
Dakikalar ilerledikçe
Erbakan adı gölgenin de önüne geçti.
Önce kürsüdeki konuşmasında
Kutan, Erbakan'ın adını kullandı.
Sonra...
Erbakan'ın mesajı okunduğunda müthiş bir patlama yaşandı.
Bütün salon ayaktaydı.
FP bayrakları dalgalanıyordu.
Binlerce sıkılı yumrukta
Erbakan'ın baş parmağını kaldırarak verdiği selam, protest siyasete dönüşmüştü.
FP, peçeyi açmış,
Erbakan, kongreye damgasını vurmuştu.
Zaten...
Konutunda grup grup kabul ettiği delegelere, açıkça
Kutan'a oy vermelerini söylüyordu.
"Ama" diye itiraza kalkışanların ağızlarına lafı tıkayıp gönderiyordu:
"Ne yapmanız gerektiğini öğrendiniz. Haydi Fatiha."
Fatiha okunduktan sonra o grup gidiyor, başka grup geliyordu.
Siyaset gurusu
Necmettin Erbakan, o camianın gurusu.
Ama artık büyüsü giderek gücünü yitirmekte.
Bütün ağırlığını koyduğu
Recai Kutan, salt çoğunluğu kıl payıyla ancak aşabildi.
"Oy vermeyin, o daha çocuk" diye karşı koyduğu
Abdullah Gül, eşit koşullarda ve adil bir yarışma olsa kazanabileceğini gösterdi.
Erbakan'ın da kendisini ziyaret eden delegelere söylediği
"biat kültürü" yani büyüğe koşulsuz bağlanmak, onun dediğini koşulsuz yapmak tekke töresi artık aşınıyor.
Üstelik...
Ya bu
Erbakan damgası,
FP'ye
RP'nin devamı görüntüsünü vermişse?
Soru,
Anayasa Mahkemesi'ndeki
"kapatma davası" bağlamında düşündürücüdür.
Parti kapanması, özgürlükler açısından tartışılabilir.
Ama hukuk penceresinden bakıldığında,
Erbakan, hem gölgesi hem kendisiyle
FP'nin üzerinde.
FP'de 28 Şubatçılık mı?
Erbakan ve
gelenekçiler, yenilikçilere tabanın kaymakta olduğunu görmüşlerdir.
Çarşaf listeyi ve bazı isimlerin çizilmesini önleyen tüzük değişiklikleri, bu kaygının sonucuydu.
Abdullah Gül'ün afişinin salona asılmasını bir gece öncesine kadar engellemek, konuşmasının sadece
15 dakikayla sınırlanması için çalışmak da öyle...
Abdullah Gül'e yakın olan bir delege, o çabaları kara mizahla özetledi:
"Bunlar da bizim partinin 28 Şubatçıları!.."Çifte standart
Recai Kutan, genelde tonton karizması olan, çelebi bir insandır.
Sevilir.
Kürsüde konuşurken,
RP'ye haksızlık iddialarını dile getiriyordu.
Evrensel demokrasi istiyordu.
Peki
Batı demokrasilerinde bir siyasi parti, kendi içinde genel başkanlık yarışmasına ve zihniyet yenilenmesine bu kadar katı, bu kadar dışlayıcı olabilir mi?
Çifte standart,
Kutan'a yakışmıyor.
"Bizde takiye yok" da diyordu.
Umarız ki...
Hiç değilse...
Salondaki
Atatürk posteri ve tribünlerde çoğunluğun yürekten söylediği
İstiklal Marşı ile tutarlı bir parti olsun.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr