Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Öteki Bodrum’a devam... Turgut Reis D-Marin’de Klasik Müzik büyülü geceleri başladı.
Bu sabahki gazetelerde fotoğraflarıyla yer alacağı kesin...
Ben bir başka “öteki Bodrum” yansıtayım...
Adnan Çoker, Bedri Baykam ve Bubi’nin yapıtlarıyla bir karma sergi açıldı.
Mövenpick Hotel’deki bu sergi bağlamında bir de davet düzenlenmişti.
Otelin Gümbet Koyu’na bakan, püfür püfür esen terasında günbatımını izlemek ne güzeldi!..

Günbatımında sanat
Kübalı grup da ortamla uyumlu yumuşacık müzik yapıyordu.
3 ressam ise, etraflarında sanat dostu konuklarıyla gruplar oluşturmuşlardı. Keyifli söyleşilerine katıldım.
Güzel Sanatlar Akademisi’nde 40 yıla yakın süre hocalık da yapan Adnan Çoker, Bedri Baykam’ı anlatırken, onun “Türkiye’deki ilk -yeni dışavurumcu- olduğunu” söyledi.
Çoker’in akademideki atölyesine konuk edip öğrencilere konuşma yaptırdığı ilk ressam da gene Baykam...
Adnan Çoker, kendinden değil Baykam’dan, Bubi’den söz ediyordu.
Konfüçyüs’ün “Tevazu erkeğin ziynetidir” söyleminin kanıtlarından biri.
Bubi de ilginç bir ressam.
Farklı malzemeler kullanarak çalışıyor.
İstanbul’da eylül başında Musevilere özel gün için ayrı bir sergi daha açacak.
Bedri Baykam, bir süredir “4 boyutlu diye tanımladığı” yeni çalışmalara yönelmiş. Onlardan biri de bu sergide...
Mövenpick Bodrum sponsorluğundaki serginin  küratörleri Sabiha Kurtulmuş ve Ebru Erberdi.
Sabiha Kurtulmuş, Belgrad’da psikoloji eğitimi almış, Türkiye’de Bedri Baykam’ın dergâhında 14 yıl kalmış. Şimdi de iki ortak kendi galerilerini açmışlar. Şirketlere sanat danışmanlığı hizmeti de veriyorlar.
Bir de özel not:
Benim gazeteciliğe başlama  yıllarımda Bedri Baykam “harika çocuk” olarak ilk sergisini açmıştı. 12 yaşlarındaydı.
Bir rastlantı... Babası merhum  Suphi Baykam da CHP’nin en genç ve en aktif milletvekillerinden biriydi. Ona da “CHP’nin harika çocuğu” derlerdi.
O yıllarda Baykamların Sakarya Caddesi’ndeki evlerine zaman zaman giderdik.
Bedri, kocaman kafalı, cin gibi bakan kara gözleri, kocaman gözlükleri ile bize gülümserdi, çırpı gibi bacakları vardı, yerde oturup koca koca kömür kalemlerle resimler çiziktirirdi.

CANKUŞ HOŞ GELDİ
İnanoğlu ailesi bireyleri ve onların sevdikleri, birer “cankuş” tur.
Türker İnanoğlu, bu sıfatı vermekte cömert değildir. Seçicidir.
Amerika’da ciddi bir ameliyat geçirdi.
Çok şükür “cankuş”larına sapasağlam döndü.
Önce Reha Muhtar yazdı olayı, sonra da diğer yayınlarla herkes öğrendi.
Benim burada herkese bir sağlık mesajı olarak belirtmek istediğim bir “önemli” ayrıntı var.
Türker İnanoğlu, 1  yıl önce düzenli sağlık kontrollerinden birini yaptırdığında doktorlar 1 milimetrelik bir kist buluyorlar. 8 ay sonra yeniden bakılıyor, kist 6 milimetre olmuş.
1 aylık antibiyotik kürü uygulanıyor.
Tekrar bakılıyor. Kist 7 milimetre olmuş. Doktorlar “derhal ameliyat” demişler. Kisti ve çevresindeki dokuları almışlar.
1 milimetrelik artışı bile izleyen tıp teknolojisi var. Yeter ki, bu teknolojinin sunduğu olanaklar değerlendirilsin.
İnanoğlu’nun “cankuş”larına sapasağlam dönebilişinin nedenlerinden biri de bu.
“Erken teşhis hayat kurtarır.”

ALKOLSÜZ KÖYDE ALKOL
Jack Daniel’s viskilerinin üretildiği tesis, küçücük bir Amerikan köyünde...
Köyün nüfusu 300’ü geçmiyor.
Yetişkin nüfusun neredeyse hepsi “Jack Daniel’s”ın çalışanı...
Dünyanın en ünlü viskilerinden birini üretiyorlar ama köyde içki yasak.
Bar yok, markette içki satışı yok.
Köyde küçücük bir hapishane var ama artık müze olarak kullanılıyor.
Çünkü... Köyde suç da, suçlu  da yok.
Köyün şerifi bir kadın. Elektrikli golf arabasıyla dolaşıp keyif yapıyor.
Oraya Hüsamettin Beyazıt’ın konuğu olarak gittim. Bu satırlar da o  gezideki “köy” izlenimlerim.
“Jack Daniel’s”ın lezzet sırlarından biri, demir oranı“0  (sıfır)” olan su ile yapılması.
Bu su, Cave Spring (İlkbahar Mağarası) adlı mağarada damla damla birikiyor.
Milyonlarca kiremit gibi üst üste yığılmış taşlarla oluşan dağdan süzülerek tabiat harikası mağaraya ulaşıyor.
Jack Daniel’s da üretimini bu nedenle artıramıyor. Çünkü su sınırlı.(*)
Jack Daniel’s üretim serisinde en sevdiğim “Gentleman” etiketi olanıdır.
Bu markanın 158. yıldönümü kutlanıyormuş. Ben de bir kadeh “Gentleman”ı Jack için kaldırarak ona teşekkür ediyorum.
........................
(*)Buradaki izlenimlerin ayrıntıları için 7 Aralık 2003 tarihli Milliyet’teki yazıma bakınız.