Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Bu Pazar, siyasete bir "Hamam" parantezi açalım...
Bir zamanlar Marilyn Monroe'nun kocası olan ünlü yazar Henry Miller, ilk gençlik yıllarında yaşamını "seks kitapları" yazarak kazanırdı.
Gerçi Miller, daha sonraki yıllarında da bu çizgi üzerindeki kitaplarıyla ün yaptı.
Örneğin, Yengeç ve Oğlak Dönencesi, Sexus, Plexus ve Nexus...
Bunlardan Yengeç ve Oğlak Dönencesi kitapları için ABD'de bile müstehçenlik davaları açıldı. Beraat etti.
Oğlak Dönencesi Türkiye'de yayınlandığında, müstehçenlik nedeniyle toplatıldı. 39 yayınevinin ortak yayını olarak 1988'de yeniden basıldı...
Ama...
Bunlar hep 60'lı ve 70'li yılların kitaplarıdır.

Henry Miller'ın Paris'te ki o seks satırları ise, 1930'lu yıllarda yazılmıştı. Her neslin gençlik yıllarında elden ele dolaşan, "kaymak tabağı" türünden hiç basılmamış, tek nüshalı, özel çalışmalardır.
Henry Miller, 1930 - 1939 yılları arasında Paris'teydi.
Ünlü kadın yazar Anais Nin ile çılgın bir aşk yaşıyordu.
Müthiş seks fantazileri vardı.
O yıllarda ABD'de porno ya da seks yayınları yasaktı. Yazarları ve yayınevleri yöneticileri hayat boyu hapse mahkum oluyorlardı.
Oysa...
Bu tür yayınların iyi bir piyasası hazırdı.
Amerikalı zenginler, servet denebilecek paraları ödeyerek, basılmamış ve sadece kendileri için yazılmış seks metinlerini satın alıyorlardı.
Bu işleri, Virginia eyaletinde bir aracı düzenlerdi.
Yazarın adını ve alıcıyı sadece kendi bilirdi.
İsimlerini gizli tutardı.
İşte...
Birlikte yazdıkları olağanüstü seks fantazileriyle örülmüş, fakat, edebi düzeyi de yüksek bu özel kitabı, Henry Miller ve Anais Nin, 2 yıl boyunca, aracıya forma forma satarak tamamladılar.

Yabancı Oscar'a aday olarak adı geçen "Hamam" filmi çıkışında bunları düşündüm.
Çok değil yarım yüzyıl kadar önce seks yazmanın yasak olduğu Amerika'da, bu tür yayınlar, yıllardır sıradan bir olay.
Ama...
Başka fantezilere geçilmiş.
Örneğin...
Muhafazakarlıklarıyla ünlü Harvard gibi üniversitelerde, bırakın iki ayrı cins arasındaki seks ilişkilerini bir yana, biseksüel yani iki cinsle de olmak yaygınlaşıyor.
Biseksüellik sanki, okulun entellektüel çıtasının yükseklik ölçütü gibi iddialarla yansıtılıyor.
Nereden nereye gelinmiş...
Türkiye'de sinema yılları "Türkan Şoray kanunları" söylemiyle geçmiştir. O kanunun maddelerinden biri de, "öpüşmek ve yatağa girmek yasakları"ydı.
Bu yasakları, sonraları başka sanatçılar da uyguladılar.
Ünlülerden birinin filmde sevişmek için yatağa girmesi, üzeri örtülü olsa bile magazin basını için hadiseydi.
Oysa...
1997 Türkiyesi'nde çevrilen Hamam filmi, eşcinsel ilişkiyi işliyor.
Bir Türk delikanlısıyla bir İtalyan genç adamın, birbirlerine olan aşkını...
İkisinin hamamda sarılmalarını, dudaktan öpüşmelerini gösteriyor.

Filmde oynayan Türk delikanlısının bu rol nedeniyle, toplumda hangi tepkilerle ve yankılarla karşılaştığı kafamı kurcalıyordu.
Birkaç gün sonra da onu Kanal D Ana Haber'in konuğu olarak Serap Ezgü ile söyleşirken izledim.
Son derece rahattı. Role nasıl hazırlandığını ve neler hissettiğini anlattı. Tepkiler olabileceğini öngördüğünü, fakat sanatını ön planda tuttuğunu belirtti.
Bu filmi eliştirecek otorite değilim.
Ama...
Nesil olarak biz, Hamam'daki mesajı ve sahneleri yadırgamayacak kafa yapısında yetişmedik.
Bununla beraber...
Bu çarpıcı değişim ve görüntüler yılların akıp gittiğini, dünyaya bizlerin değil yeni kuşakların şekil verdiğini hissettiriyor.
Şoray'ın öpüşme yasağı kanunlarından Hamam'da iki delikanlının sevişme sahnesine uzanan bir değişim çizgisi...
Belki de...
Bunların hepsini insani mercekten izlemeyebilmenin olgunluğuna - güç de olsa - erişmek gerekli.
Ama...
Değişim adına ucuzluk değil. Seks yerine müstehçenlik ve porno da değil... Sekste insanlık hali olarak kabul etmeye çalışacağımız eşcinsel sapmaları, ticaret malzemesi yapmak hiç değil.
Sanatta bir belli düzeyi tutturmak gerek.
Henry Miller ile Anais Nin, Paris'te yaşamak ve iyi yazmak için geçim uğruna, kişiye özel seks fantazileri yazdılar...
Bunlara isimlerini koymadılar.
Kendilerini gizlediler.
Ne var ki...
Gene de, meğer, kalitede, düzeyde, üslupta, sanatta ödün vermemişler.
Öyle ki...
1983 yılında, bu eskiden ve kişiye özel yazılmış seks notları bulundu. Üslubuyla, yaklaşımıyla, değeriyle büyük yankılar yaptı.
Şimdi...
Yazarlarının isimleriyle, en ünlü kitap evlerinin raflarında yer alıyor.
Adı: OPUS PISTORIUM...




Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr