Bugün Saddam'ın Irak'ına askeri müdahale için, ABD'nin kendi güçleri yeterli olduğu halde uzun uğraşılardan sonra uluslararası kuvvetleri savaşa ortak etti. İçlerinde Suudi Arabistan dahil Müslüman güçler de olan bu oluşuma; "koalisyon kuvvetleri" adı verilmişti.Koalisyondan Müslüman ülkeleri koparabilme olasılığı nedeniyle İsrail'i, bu kuvvetlerin dışında tutmuştu.Bush, öyle bir küresel psikoloji yaratmıştı ki Saddam'a destek veren tek bir ülke yoktu.Ancak... Bu siyasi ve diplomatik dantel tamamlandıktan sonradır ki Bush, savaş için düğmeye bastı.Yıllar sonra, bunu yapmayan/yapamayan "Kimseye ihtiyacımız yok, ABD'nin güçleri yeterlidir" diyen oğul Bush ise, koltuk değneği Blair'le yapayalnız kaldı.ABD'ye de, çok eski yılları anımsatan "çirkin Amerikalı" damgasını yeniden vurdu.Türkiye, elbette hiç çare kalmazsa, Kuzey Irak'a girer, PKK'yı vurur.TSK, aldığı görevi en iyi şekilde yerine getirir.Ama... Önce diplomaside yapılacak şeyler var. Kuzey Irak'ta PKK sorunu için Türkiye'nin baba Bush modelini incelemesinde yarar var. Clinton'dan önce ABD Başkanı olan baba Bush, içeride bütün kamuoyu baskılarına rağmen, aylarca "mekik" diplomasisi uygulamıştı. "Terör"le mücadele, siyaset ve diplomasi eksenindedir."Terörist"le mücadele ise, askerin ve diğer güvenlik güçlerinin işidir.Hükümet, bunlardan birincisini gerçekleştirmek ve askerin, güvenlik güçlerinin sonuç alması için siyasi ve diplomatik ortamı oluşturmak zorundadır.Tüm dünya, Türkiye'nin Kuzey Irak'a harekâtına karşı.Rüzgârlar ters esiyor.Fakat... Öte yandan da Kuzey Irak'ın bir zamanların Suriye'si olduğu ve PKK'nın insan ve lojjistik kaynağı haline geldiği bir gerçek. Bu zehirli kaynak kesinlikle kurutulmalı.Peki nasıl?Ankara, o zaman Suriye'ye rest çektiğinde, bu ülke, İsrail'le Türkiye arasında sıkışmış kolayca yutulacak bir sandviç haline gelmişti. ABD'nin de desteği, Türkiye'den yanaydı.Şimdi Kuzey Irak için durum hiç de böyle değil. Rüzgârlar Kuzey Irak'tan yana...O halde ince ve etkin diplomasiyle Irak'ın ve ABD'nin de katkıları sağlanarak TSK'nın, sınırın ötesinde, içerilere girmeden düzlükte bir "güvenlik kuşağı" oluşturması sağlanmalıdır.Dağlardan geçen sınırda PKK sızmaları önlenemiyor.Oysa... Böyle bir "güvenlik kuşağı", ileri teknoloji de kullanılarak PKK sızmalarını minimuma indirebilir.Güvenlik zirvesinden de bu eğilimin izlenimleri alınıyor.Ne var ki bunun için hamasi nutuklar atmak yeterli değil.Diplomasi ustalığı gerekir. RÜZGÂRINI YARAT AKP, seçim mitinglerinde sanatçı çağırmayacak, konser yaptırmayacakmış.Karar yerindedir. Toplumun duyarlılığına iyi teşhis konulmuş.Şehit cenazeleri kalkarken, "lay lay lom" mitingler büyük yanlış olurdu.Diğer siyasi partiler de bunu örnek almalılar.Zaten televizyonda şarkı yarışması programı değil, millet iradesinin yansıyacağı seçimlerdir bu.....................Öte yandan AKP, İstanbul seçim mitingini Çağlayan'da yapmak kararı almış.Ankara'dan gelen haberlere göre, "1 milyonu aşkın katılımın olduğu Çağlayan'daki cumhuriyet mitinginin rövanşı oynanacak."Hedef; daha fazla kalabalık toplamak, gövde gösterisi yapmak mı?Şu ortamda böyle bir gayretkeşlik, sadece "ayrışımın" altını çizmek olur. "AKP ve diğerleri" kutuplaşmasını yaratır.Hiç zamanı değil.Tam tersine... Türkiye'de yeni bir tsunami kabarmakta.ADD öncülüğünde 200 dolaylarında sivil toplum kuruluşları tarafından milyonların sel gibi akacağı terörizme tepki yürüyüşleri yapılacak.Bunlara, tüm partilerin katılmaları, destek vermeleri gerekir.Başbakan Erdoğan, "Bir damla şehit kanını 550 milletvekiline değişmem" dedi. Eğer öyleyse, AKP'nin miting iddiası, kendi siyasal çıkarlarını aşmalıdır. AKP, teröre karşı yükselmekte olan ulusal tsunaminin içinde yer almalıdır. gunericivaoglu@milliyet.com.tr AKP ÇAĞLAYAN'DA