Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Erdoğan dün grup toplantısında şöyle dedi:
‘Size 21 Nisan 1920’de Gazi Mustafa Kemal’in TBMM’nin açılması çalışmaları nedeniyle attığı telgrafı paylaşmak istiyorum:
“Gayet acildir.
Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23’ünde Cuma günü, Cuma namazı müteakip TBMM açılacaktır.
Vatanın istikbali gibi en önemli hayati vazifeleri yerine getirecek olan Meclis’in açılışını Cuma’ya rastlatmak vesilesiyle bu günün bereketinden güç kazanılacaktır.”’
Okuduğu telgraf aslında daha uzun.
O telgrafta “Hacı Bayram Camiinde kılınacak namazdan sonra TBMM binası önünde kurbanlar kesileceği” de yazılıydı.

Hangi Atatürk

Olay doğrudur.
Atatürk’ün yaşam galerisindeki büstler ve portrelerden biridir.
Atatürk’ün yol haritasında çeşitli duraklarından görüntüler alınarak “işte Atatürk” denebilir.
Ama...
“Bir tek Atatürk” yoktur ki...
Hedefine giderken birbirinden farklı, birbiriyle örtüşmeyen çok sayıda büstleri ve portreleri olmuştur.
Yürüyüşünü, hedefine doğru sürdürürken, engelleri aşmak için bunlar zorunluydu.
Birinci Meclis’in içinde çok sayıda din adamı, din bilgini de vardı.
O günün şartlarında “saltanatı, hilafeti işgalci güçlerden korumak” işlevine vurgu yapan ritüeli altını çizerek uygulaması gerekiyordu.
Ayrıca...
Atatürk elbette bir inançlı Müslümandı.
Öte yandan Başbakan Erdoğan’ın özetini okuduğu telgraf, Atatürk’ün inanç boyutunu, dine saygısını da gösteriyor.
Bu bakımdan Atatürk hakkında “İslam’a karşıydı” gibi iddialara da bir tekziptir.
Meclis’in açılışı için telgrafı bu açıdan da yorumlanmalı.
Zamanın ruhu da bunu gerektiriyordu.
Daha sonraları “devletin laikliği” ilkesi kabul edilmişti ve devlet işlevi ile dini ritüeller bir birinden ayrılmıştı.
Bu da Atatürk’ün dini inançlarının zamanla azaldığı gibi algılanmasın.
O kadar ki...
Laikliğin kabulünden sonra Atatürk’ün emriyle Kuran-ı Kerim’in Arapçadan Türkçe mealine çevrilmişti.
Milletinin Kutsal kitabını kendi dilinden okuyarak anlamasını yararlı buluyordu.
Fakat Türkçe meali yeterli bulmadı, insanların okurken yüreğini ısıtacak beyninde anladığını kalbiyle hissedeceği bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu gördü.
Bu kez iki milli şairi Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini şiir diliyle yazmakla görevlendirdi.
Daha önce bu köşe de o satırları yazmıştım.
Behçet Kemal Çağlar’ın kaleminden bir kaçı:
İHLAS Suresi:
Söyle ki gündüz gece
Tanrı tek Tanrı yüce
O doğmaz ve doğurmaz
Kimse O’na denk olamaz...
ALAK Suresi :
Candan seslen, Rabbin yanında hazır
Temiz tut gönlünü koy secdeye baş.
MAUN Suresi:
Yazık gösteriş için namaz kılana
Yoksula yardımdan uzak kalana
Öksüzü hor görüp azarlayana
Ödünç vermeyi de ayıp sayana
Onun nasibi yok imandan yana.
LEYL Suresi:
Bir kul ki yardım sever, bir kul ki hakkı tanır,
Yüreği bu sayede arınır, aydınlanır.
Karşılık beklemeden iyilik yapar her sabah.
İşte böyle kulundan razıdır elbet Allah.
FATİHA Suresi:
Hamd, evrenler sahibi yüce Allah içindir.
Allah ki acıyandır, koruyandır, sevendir;
Günü gelince ancak
O’dur hesap soracak.
Tek sana tapar, senden medet umanlarız biz...
.......................
Bu satırların ötesinde Taha Akyol’un “Ama Hangi Atatürk” kitabı mutlaka okunmalıdır.
Atatürk’ün yaşamı boyunca çağdaşlığa yürüyüşünde farklı görüntüler çok güzel çizilmiştir.
Atatürk Rusya’da iktidara gelen komünist rejimle de dirsek teması kurmuştur.
Çok partili siyaset denemesini de yapmıştır.
“Saltanatı ve hilafeti korumak” gerekçesiyle topladığı TBMM’ye her ikisini de lağvetmek/silmek kararını da aldırmıştır.
Harf inkılabıyla Arap alfabesini kaldırmış, kıyafet ve hukuk devrimlerini yapmıştır.
Tekkeleri, zaviyeleri kapatmış, tarikatları yasaklamıştır...
Evet...
“Hangi Atatürk?”
Hepsi...
Atatürk pragmatistti.
Zamanın ve şartların gerektirdikleriyle önündeki engelleri aşmıştır.