Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Saddam, ABD'ye meydan okurken neye güveniyor?
Bu sorunun cevaplarından biri ve belki de en önde geleni, Saddam'ın kişiliğidir.
Saddam'
la 2 saate yakın süre Bağdat'ta beraber olmuştuk. Kişiliği hakkında bir izlenim edinebildim.
Önce, bizlere bir gövde gösterisi yapmıştı.
Böylece, "Türkiye Başbakan Yardımcısı'nın heyetini bile arattırabilirim" mesajını vermişti.
Anlatayım...
Körfez Savaşı'nın eşiğindeydik.
Devrin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, şimdilerde Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in yaptığı gibi, bir bakıma arabuluculuğa soyunmuştu.
Bağdat'a gitmişti.
Biz de O'nunla beraber bir grup gazeteciydik.
İnönü'nün ricasıyla, O'nun da bulunduğu Başkanlık Sarayı'nın bir salonunda, Saddam tarafından kabul edildik.
Ama...
Önce, üzerimiz iyice arandı.
Madeni tokalı kemerlerimiz, dolma kalemlerimiz, tükenmezlerimiz, kravat iğnelerimiz, rozetlerimiz bile alındı.
Ayrıca...
Fotoğraf makinelerimize, TV kameralarımıza el kondu.
"İçeride bizim tarafımızdan çekim yapılacak. Size fotoğrafları ve TV görüntülerini veririz" dediler.
İlk izlenim...
"Saddam cesur ama çok da ihtiyatlı. Sadece sonu iyi hesaplanmış riskleri alıyor."

Biz salona girdiğimizde Saddam, bazı bakanları ve komutanlarıyla ayakta konuşuyordu.
Sonradan öğrendik ki...
Bu bir senaryo imiş.
Saddam oturuyor olsaymış, biz gelince elimizi sıkmak için ayağa kalkması gerekirmiş.
Bu ise hiç yakışık almazmış.
Başkan Saddam, Türk gazeteciler için ayağa kalkamazmış.
Bizi ayakta karşılarsa, bu daha da yakışıksız olurmuş.
O nedenle...
Bazı bakanları ve komutanlarıyla, zaten ayakta konuşuyor olursa, ne bizler için ayağa kalkmış, ne de bizi ayakta beklemiş olurmuş.
Saddam'ın, konukların ellerini sıkmak için ayağa kalkması bile, görülüyor ki, onun için bir sorun.
Çünkü...
Saddam için "imajı, büyüklüğü" çok önemli.
Bu da ikinci izlenim.

Az sonra karşılaştığımız görüntülerle, bunun bilincine, daha da derinliğine vardık.
Çepe çevre koltuklara oturmuştuk.
Oval oturma düzeninin baş köşesinde, sivil, ipek giysileri içinde Saddam yer alıyordu.
İki yanında bakanları ve komutanları, çok ilginç bir biçimde oturmuşlardı.
Şöyle ki:
Sol elleri, sağ omuzlarında... Sağ elleri ise, sol omuzlarında...
Kollarını çapraz kavuşturmuşlardı.
Adeta, kendilerine sarılmış gibiydiler.
Başlarını, sol ya da sağ - şimdi hatırlayamıyorum - omuzlarının üstüne ve hafif öne eğik olarak yıkmışlardı.
Bu vücut dili, hem "derin saygı" ifadesiymiş... Hem de bir bakıma "boynum, senin karşında kıldan ince" mesajıymış.
Konuşmamız boyunca bu durumda kaldılar. Saddam söz vermedikçe ağızlarını açmadılar.
Bu görüntü, Saddam'ın, hiç kuşkusuz, tartışmasız, tereddütsüz ve rakipsiz - kesin otoritesini - ortaya koyuyordu.
Saddam, kendisini devirme hesaplarının nasıl da ham hayal olduğunu bize göstermekteydi.
Nitekim, aradan 7 yıl geçti.
Saddam, hala aynı sağlam konumda.
Bu da üçüncü izlenim.

Saddam'ın bir diğer güvencesi "alternatifsiz oluşu..."
Yani...
Saddam, Batılıların "giderse, düşürülürse, öldürülürse Irak'ın karışacağı" yolundaki kaygılarını seziyor.
Örneğin...
Güney Irak'ta Şiiler çoğunlukta.
Saddam giderse, İran meydanı boş bulur.
Kendisi gibi Şii olan Güney Irak'a egemen olur.
Böylece İran; ABD'nin petrol deposu, körfez emirlikleri ve Suudi Arabistan'ın tepesine oturabilir.
Kuzey Irak'ta Kürtler bağımsız kalamazlar.
Kuzey Irak da, İran ve Türkiye arasında paylaşılabilir.
ABD'nin ve Batı'nın Arabistan'daki petrol egemenliği tehdit altına girer.
Böyle kaygıları olmasaydı...
Saddam sonrasının çözümü bilinseydi, ABD Başkanı Bush, Körfez Savaşı'nın sonunda, Bağdat'ın ele geçmesine sadece 40 km kala Kara Harekatını durdurur muydu?
Saddam'ı esir almak şansını hiç kaçırır mıydı?
Ayrıca...
Saddam, 2 yıl önce Barzani ile bir olup, kuvvetlerini Kuzey Irak'a geçirtti.
Talabani'yi vurdu.
Böylece, ABD'yi ve dünyayı yokladı.
Bugünkü kafa tutuşu, o nabız yoklamasının uzantısıdır.

Saddam'ın bir güvencesine daha işaret edeyim...
Dünya rüzgarları artık değişik yönlerden esiyor.
7 yıl önceki gibi, karşısında Moskova'sı, Paris'i, Londra'sı, Bonn'u, Tokyo'su... Ve İslam ülkeleriyle, İsrail'in cephe birliği yok.
Örneğin...
Rusya ve Batı bloğunda Fransa, "ABD'nin Irak'a olası müdahalesine" soğuklar.
İslam ülkeleri ise çekingen.
Türkiye'nin de sütten ağzı yanmış.
ABD,
bu "dünya halinde" çok ileri gidemez.
Havadan vurur...
O kadar.
Sonra...
Çekilir.
Yazının başında belirttim...
Saddam, "hesaplı risk" alıyor.


Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr