Güneri CİVAOĞLU
Refah Partisi, Anayasa Mahkemesi'nin etrafında bir kamuoyu kuşatması oluşturuyor.
31 Ekim - 3 Kasım arasında,
Necmettin Erbakan'ın
Başkanlığında, 7'şer milletvekilliğinden kurulu
20 grup
Türkiye'yi taradı.
Her grubun başında bir
Genel Başkan Yardımcısı, Grup Başkan Vekili ya da
Bakanlık yapmış bir RP Kurmayı vardı.
80 il ve
400 ilçe tarandı.
Özellikle...
Dükkanlar, kahveler, pazar yerleri, otobüs ve taksi durakları, marketler, fabrika kantinleri, otobüs garajları...
Halka
Refah Partisi'nin kapatılmaması gereği anlatıldı.
Şu soru soruldu:
"- İrtica var - diyorlardı. 28 Haziran'da hükümet değişti. Yeni hükümet kuruldu. İrtica lafı bitti. Ne oldu da irtica bitti?"
Bu hafta ise
Ankara, İstanbul ve
İzmir'de
50'şer milletvekili ile ayrıca tarama çalışması yapılacak.
Evet, vurgulayalım...
RP, Anayasa Mahkemesi'ni, bir hilal oluşturarak, içine çekme harekatını uyguluyor.
Yitirdiği kamuoyu mevzilerini yeniden elde etme çabasında.
Hayli boş bırakılmış bir meydanda ilerliyor.
Oysa...
Silahlı Kuvvetler, 28 Şubat MGK toplantısından başlayarak, siyasi partilere, işadamlarına, sendikalara, medyaya, meslek kuruluşlarına, adalet camiasına brifingler vermişlerdi.
Türkiye'deki irtica faaliyetleri ve irtica odakları konusunda bilgilendirmişlerdi.
Birbirleriyle uzlaşmaları mümkün olmayan kurumları
Atatürkçü, laik ortak paydada buluşturmuşlardı. Örneğin,
DİSK ile
TÜRK - İŞ... İşçi kurumlarıyla, işverenler... DSP ile
CHP...
Dahası...
Adalet Bakanı'nın - katılmayın - çağrısına karşın,
bütün adalet camiası yargıçları, savcıları, Yüksek Mahkeme üyeleriyle neredeyse tam kadro Genelkurmay bu brifingde yer almıştı.
Medyanın manşetlerinde ve ekranlarında, bu haberler en etkin şekilde yer alıyor, yorumlarda işleniyordu.
Kamuoyu öylesine motive olmuştu ki, Refahyol, adeta bu kuşatmanın içinde çökertildi.
Ama...
Yukarıda belirttiğim gibi,
28 Haziran ile birlikte, bu mevziler boşaltıldı.
Sadece,
Milli Güvenlik Kurulu ve
Genel Kurmay kaynaklı motivasyondan sözetmiyorum.
Atatürkçü, laik, Demokratik Sivil Toplum Örgütleri de, sanki buharlaştılar.
Ortada sipsivri ve yalnız
Refah Partisi için kapatma davası açan
Cumhuriyet Başsavcısı kaldı.
Anayasa Mahkemesi, doğal olarak tarafsızlığını korumak ve susmak durumundadır.
Ordunun ise, doğrudan saldırılarda polemiklere karşılık vermeyen, ağırlıklı tavrını sürdürmesi, yadırganamaz.
RP'ye gelince...
Anayasa Mahkemesi'nde açılan davanın
irtica gerekçelerini geçersiz hale getirmeyi amaçlayan eskisinden farklı bir imaj cilalıyor.
Anayasa Mahkemesi etrafında kamuoyu baskısı oluşturacak bir hilal çiziyor.
Tıpkı...
28 Şubat'ı izleyen yöntemi andıran, bir strateji uyguluyor.
Genel Başkan Necmettin Erbakan, önce yabancı basın mensuplarına bir yemek verdi.
Bunu, - yakın zamanlara kadar bir kısım medya diye dışladıkları dahil - tüm
yerel medyaya verilen yemek izledi.
Şimdi...
Avrupa Demokratlar Birliği'nden,
Atatürkçü Düşünce Derneği'ne kadar bütün kurumların kapıları çalınıyor.
"Adil Düzen Programı" Internet'teki web sayfasından çıkarıldı. Programında yer alan - Meshep Hukuku dahil -
çok hukuklu sisteme karşın uluslararası hukuksal normlardan örnekler verilerek, partinin kapatılamayacağı savunuluyor.
Necmettin Erbakan RP tabanına
"hanımların elini sıkın" çağrısı yapıyor.
10 Kasım'da yaptığı bir konuşma nedeniyle hapis cezasına çarptırılan,
Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı, - bugünkü gazetemizde yer alan haberlere göre -
Cumhuriyet Bayramı törenlerinin en gönüllü kutlayıcıları arasındaydı.
Garnizon öncülüğüyle
Atatürk heykeli dikilen
Sultanbeyli'nin
RP'li
Belediye Başkanı Ali Nadir Koçak da
Cumhuriyet Bayramı töreninde ön saflardaydı. Coşkulu görüntüler veriyordu.
Refah Partisi, "Batı Kulübü" diye nitelediği
Batı Avrupa'nın da desteğini kazanma çabasında.
Partinin
Batı'ya açılan penceresi
Abdullah Gül, İngiltere'de...
Refahyol'un
Gölge Dışişleri Bakanı konumundayken, edindiği dış çevreyi etkileme çabasında.
Bütün bunların özü...
Türkiye'de siyaset,
tabanla, Demokratik Kitle Örgütleri'yle,
sivil yöntemlerle ve
meşru platformda yapılıyor.
Ancak...
Adalet terazisini siyaset, kamuoyu baskısı, dış etkiler gibi hukuka yabancı daralarla bozmamaya özen göstermeliyiz.
Bu,
Anayasa Mahkemesi'ndeki davanın karşıt iki görüşü için de aynı ölçüde geçerlidir.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr