TARİHİN yazdığı en kanlı diktatör Hitler, 1939 ve 1940 tarihlerinde “Nobel Barış Ödülü”ne aday gösterilmişti.
Ne yazık ki “beşer şaşar” vecizesi bu “trajikomik” adaylık rezaletiyle o zaman da kanıtlanmıştı.
Neden böyle bir giriş yaptım?
Cevabı aşağıda.
....................
Siyasi tartışmalara bakın.
Havada uçuşan en hafif (!) suçlama “vatan haini...”(*)
Bu nasıl bir dildir!
Arkalarında 10 milyonlar olan liderlere böyle bir itham nasıl günlük politikanın sıradan polemiklerinde yer bulabilir?
Futbolcular, sanatçılar gibi isim yapmış siyasetçiler de çocuklar, gençler için birer “rol modeldir.”
Hedefleri, ileride onlar gibi olmaktır.
Sırf siyaset polemiği için Türkiye’yi yönetmeye soyunmuş siyasetçilere, liderlere en alçaltıcı sıfat olan “vatan hainliği” yaftası genç kuşaklarda ülkesine, devletine güven erozyonu yaratmaz mı?
Bir de -6 milyon Yahudi, 8 milyonu Rus, kalanı Roman ve Polonyalı- 16 milyonu öldürmüş “Hitler” referanslı “Hitlerleşmek” söylemi var.
“Otoriterlik” eleştirileri, “ifade özgürlüğü” istekleri elbette doğaldır ama “Hitlerleşmek” ithamı ya tarihi bilmeyerek sallamaktır ya da tartışmaları çığırından çıkarmaktır.
Otoriterliğin ayak seslerini duymak ve duyurmak. “Evet...”
Buna karşı duyarlı olmaya, demokrasiye inancın doğal gereğini yerine getirmeye de “Evet...”, “Evet”...
Bunları ben de yapıyorum. Basın bayramının “esmer gününde” vurguluyorum.
Ama... Tavırlar düzeyli olmalı... Hak ve nısfete dayanmalı.
Serbest değil, diktatör seçimi
KULAKTAN dolma bilgilerle veya tarihi yüzeyden okumakla olacak ki “Hitler de sandıktan çıktı” söylemi tedavülde.
Muhalefet “Hitler de sandıktan çıktı” diyor. İktidar ise “Hitler sandıktan çıktı diye sandıkları kaldıracak mıyız” diye cevaplıyor.
İkisi de yanlış.
“Tarihi Değiştiren Liderler” adlı kitapta Hitler’in “Nobel’e adaylığı” ötesinde başka ilginç bilgiler de var. (**)
Hitler iktidarı süresince 17 suikast girişiminden kurtulmuş.
Olur şey mi?
Oyla, sandıkla değiştirilemeyeceği için sadece diktatörlere 17 kez suikast düzenlenir.
Bir “herze” daha...
Hitler toplumda “görüntü kirliliği” yarattığı için “engellilerin” ayıklanmasını emretmiş.
Yani... Nazi rejimi hastanelerinde -güya- engelliler “kendi istekleriyle” gidip “ötanazi yaptırmışlar (doktor nezaretinde zehirli iğneyle öldürülmek.)”
Bu da iğrenç bir insanlık suçu.
Ölmeden 36 saat önce evlendiği uzatmalı sevgilisi Eva Braun ile birlikte intiharına kadar uzanan sürede kasaplığının ötesinde, bunlar bile Hitler’in nasıl bir “çılgın cani” olduğunu gösteriyor.
Bu durumda “Hitlerleşmek” deyimi ancak -belki- çağımızın kasapları “Polpot katliamcıları” için kullanılabilir.
“Hitler seçimle gelmişti” klişesini de açmak gerek...
Profesör Taner Akçam “Hitler’in seçimle iş başına geldiği efsanesi” başlığı altında şöyle yazdı: (***) Özetleyerek, harmanlayarak sunuyorum.
..............................
Hitler seçim sonucu, sandıkla iş başına gelmedi.
Almanya’da geniş yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanlığı için her 7 yılda bir doğrudan halk oyuyla seçim yapılıyordu.
1932 yılında 2 aşamalı olarak yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini Hindenburg kazandı.
Hitler ise açık farkla kaybetti.
Hindenburg yüzde 53, Hitler yüzde 36...
Son serbest genel seçim de gene 1932 Kasım’ındaydı.
Nazi oyları yüzde 33’e düştü.
Sosyal demokratlar yüzde 20,4, komünistler ise yüzde 17 oy aldılar.
İki sol parti bir araya gelseydi Hitler Almanya’nın başına asla geçemeyecekti. Belki 2. Dünya Savaşı da çıkmayacak, on milyonlarca insan ölmeyecekti.
Neyse... Hitlerin Nazileri bu arada parlamentoyu yaktılar, suçu komünistlere yıktılar.
1932’de kısa süreli bir geçici başbakandan sonra Almanya karışmıştı Cumhurbaşkanı Hindenburg 1933’te Hitler’i başbakan yapmak zorunda kaldı.
Hitler iktidar olunca hemen seçimlere gitti.
Ama bu artık “serbest” değil “güdümlü” seçimdi.
Hitler’in demir yumruğu altında sandıklar “kontrollü” kuruldu. Aldığı yüzde 43 oy “sanaldı.”
Hitler 1934’te Hindenburg ölünce hem cumhurbaşkanı hem başbakan olarak bütün yetkileri eline aldı.
Taner Akçam “bu bir diktatörün organize ettiği seçimdi. Demokrasi değil, diktatörlük seçimiydi” diye yazıyor.
“Sandıkla gelmemiş, sandığı iptal etmiştir” diyor.
.....................
Eleştirilerin inandırıcı olması için dayanaklar da sağlam ve doğru olmalıdır.
Keşke politikacıların da “5N1K” kuralı olsa.
.....................
(*) Yalçın Akdoğan... Star Gazetesi 23 Temmuz 2013
(**) Ali Çimen - Popüler Tarih - Timaş Yayınları...
(***) Taraf - 23 Temmuz 2013