Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Geçen yaz, Türkiye'den "özel görevle", Yeşil'in Suriye'ye gönderildiği, kamuoyunda uzun uzun tartışılacak
Daha önce de, benzeri girişimlerin olduğu dikkate alınırsa, artık son çareye doğru bir yöneliş var.
Bütün göstergeler, Türkiye'nin ciddi olduğunu ortaya koyuyor.
Artık...
Geri sayma başlamış.
Suriye, ancak tatmin edici bir açıklama ve bunu kanıtlayan bir uygulama ile Türkiye'nin silahlı bir müdahalesini durdurabilir.
Buna da ihtimal verilmiyor.
Çünkü...
Hafız Esad, subaylarına, ordusuna, halkına bu utancı izah edemez.
Şam'daki hava, Türkiye'nin harekatının beklenmesi...
Sonra...
Bunun, silahla değil, uluslararası alanda ve özellikle Arap aleminde diplomatik tepkilerle karşılanması...
Türkiye'ye, Arap dünyasından ambargo kararı çıkartmak.
Hatta...
Türkiye ile dış ticaret ve kredi bağlarını kesecek bir dayanışma bildirisi yayınlatmak.
Örneğin...
Türkiye'ye kredi açan, Türkiye'den mal alan ve Türkiye'ye mal satan ülkelerle ticari ve finansal ilişkilerin, yeniden gözden geçirileceğinin, Arap ülkeleri tarafından açıklanması...
Arap ülkelerinin büyük para gücünün, Batı bankalarındaki mega fonları nedeniyle, etkili bir koz olacağı düşünülüyor.

Peki...
Türkiye'nin olası bir harekatı, nasıl bir kapsamda gerçekleşebilir?
Arap dünyasını, bu denli toplu ve sert bir tepkiye itecek genişlikte mi olacak?
Genel izlenimle, bu sorunun cevabı "hayır..."
Şam'da dahi, seziler ve değerlendirmeler, Türkiye'nin nokta operasyonları yapacağı yolunda.
Bu konuda şöyle görüşler var:
Önce birincisi...
Türkiye, bir aldatmaca yapıyor. Sağ gösterip sol vurmaya hazırlanıyor.
Yani...
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin denizden, karadan ve havadan, Suriye'ye büyük bir saldırı gerçekleştireceği savaş hazırlıkları, bir tür perde gibi yorumlanıyor.
Böylece, dikkatler büyük bir savaşa yoğunlaşmışken, özel timlerin özel operasyonlar yapabilecekleri düşünülüyor.
Örneğin...
Abdullah Öcalan'ın bulunduğu yerden kaçırılması.
Türkiye'de, SAT komandoları ve onların yetiştirdiği hava ve kara kuvvetlerine ait komandolar var.
Bunların çalışmaları, ilginç yöntemlerdir.
Şöyle ki...
Deniz, kara ya da hava kuvvetlerinden bir komutanın, şahsen ele geçirilmesi hedefi verilir.
Komandolar, bu görevi gerçekleştirmek için sadece kendilerinin bildiği bir planla harekete geçerlerken, elde edilecek komutana ve birliğe de bildirilir.
Onlar da, böyle bir operasyona karşı kırmızı alarma geçerler.
Hazırlanırlar.
Onların görevleri de, bu girişimi yapacak komandoları yakalamaktır.
Etkisiz hale getirmektir.
Fakat...
Çoğu kez, komandolar önceden hazırlıklı ve alarma geçmiş birliklere bir şekilde sızarlar, komutanın odasına girer ve çalışma masasının arkasındaki duvara kocaman bir çarpı işareti çekerler.
Telefon açar, "görev tamamlandı" derler.
Bu timlerin, Bakanlar Kurulu ve Millet Meclisi kararından sonra, artık yasal olarak harekete geçmeleri önünde engel yoktur.
İşte, büyük savaş görüntülerinin perde arkası için Şam'dan bir yorum.

Şam'da yapılan diğer değerlendirme ise şöyle:
Türkiye, büyük bir savaşa girişmez.
Koca bir ülkenin işgalcisi durumuna geçmez.
Nokta harekatlarla yetinecektir.
Abdullah Öcalan'ın, şimdiye kadar, çoktan bir başka ülkeye geçmiş olabileceğinin bilincindedir.
Hatta...
Bunun istihbaratını bile almış olabilir.
O nedenle, PKK eğitim merkezlerinin, bürolarının bulunduğu hedeflere, hava saldırıları düzenleyebilir.
Belki, Öcalan'a ait olduğu bilinen adresleri de vurabilir.
Gerçi, bu konutlar Şam'ın içindedir ve meskün yerlere saldırı pek olası değildir.
Ama...
Gene de, hiç değilse bir prestij gösterisi olarak, özel timler o adreslerde görünebilirler.

Ve nihayet...
Türk Silahlı Kuvvetleri, psikolojik savaş konusunda deneyimlere sahip.
Kuvvet kullanmadan, psikolojik baskı yöntemlerini kullanabiliyor.
Yunanistan'a karşı, Kardak kayalıkları bunalımında, dışa karşı bunu başarıyla uyguladı.
Yakın geçmişte, 28 Şubat sürecinin bir psikolojik baskı uygulaması olduğunu kim yadsıyabilir?
Ankara'daki gelişmeleri...
Mesut Yılmaz'ın, "Son damla" söylemleri, sınırda neredeyse trampetler çalarak gerçekleştirilen yığınak, bu açıdan da yorumlanmalı.

..............

Son söz:
Türkiye'de, bir kamuoyu yoklaması yapılsa, milletimizin bütünüyle bu tavrın arkasında yer aldığı görülecektir.
Sesimizi yükseltmeye hasrettik.
"Höt" demenin zamanıydı.







Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr