İddianame açıklandı.
Beklenildiği gibi Abdullah Öcalan için idam isteniyor.
Bu konu Türkiye'yi yıpratmak için fırsat bekleyen - özellikle dış odaklarda - tartışmaya açılacak.
Bizim için sürpriz olmaz.
Bu nedenle, idamlar için zaman tünelinde bir yolculuk yapalım.
Ünlü Alman Hukukçusu Carpzov, hakimlik ettiği 1620 - 1660 yılları arasında yani 40 yılda 20 bin kişiyi ölüm cezasına mahkum ettiğini açıklamıştı.
O dönemlerde, tekerleğe bağlamak, atlara çektirerek parçalatmak, suda boğmak, asmak, uçuruma atmak gibi şekillerde ölüm cezası adalete adeta işkence görüntüsü veriyordu.
Daha sonraki yıllarda yöntemler çok değişti.
Önce alenen idam kaldırıldı.
Sonra asmak (Türkiye'de), elektrikle öldürmek ve zehirli gaz (ABD'de), kurşuna dizmek (Güney Amerika devletlerinde) yöntemlerine geçildi.
Mahkuma en az acı çektirecek yöntemler tercih edilir oldu.
İdam cezasının felsefesine gelince, "Orta Çağ'da kilise kandan nefret eder (Ecclesia abborret a sanguine)" iddiasına rağmen, kilise mensubu Thomas Aquin ölüm cezasını savunmuştur.
Hıristiyanlık düşüncesinde, ölüm cezası ile ızdırap çeken günahkarın ruhu temizlenir, ızdırap ona yeni hayat verir, celladın baltası suçluya göğün yolunu açmış olur.
Montesquieu'ye göre ise idam, "hasta bir toplum için ilaç"tır.
Buna karşın...
Voltaire, Veccaria gibi hukuk alimleri için "ölüm cezasının hiçbir yararı yoktur."
Rousseau'ya göre, "toplumsal anlaşmayı ihlal edenler toplumun düşmanlarıdır, savaş hukuku uygulanır, düşman öldürülür."
Bu tartışmaları ciltlerle kitabın konusudur.
Ama...
Galiba en doğrusu, özel zaman ve koşulların gerektirdiğinde, idamın uygulanabilmesidir.
Örneğin...
Yeni İtalyan Anayasası, ölüm cezasını ilke olarak kaldırırken, savaş zamanında belirli suçlar karşılığı bu cezanın benimsenmesini istisna olarak göstermiştir.
Başka ülkelerde de bu ilke var.
Bir diğer çağdaş akım, ölüm cezası yerine, hiçbir şekilde kaldırılamayacak yaşamboyu hapis cezasıdır.
Buna, müebbet ağır cezasından farklı isim veriliyor.
İtalya'da (Ergastoro), Avusturya'da (Kerker) gibi...
İdam cezası TCK'da vardır.
Adaletin ve hukukun doğrultusunda adalet tecelli edecektir.
Bu konudaki tartışma, istenen cezadan çok yargılama sürecine olabilir.
Türkiye, adil, çağdaş ve dünya standartlarında bir yargılama sürecini bütün koşullarıyla gerçekleştirmelidir.
Örneğin DGM'ler.