Merhum İsmet İnönü, "Büyük devletle ilişki, ayıyla yatağa girmek gibidir" demişti.
Ya iki ayıyla yatağa girmek?
Türkiye'nin durumu budur.
Türkiye'de bu söylem "ABD ile ilişkiler" bağlamındaydı.
Oysa... Rusya ile de önemli ilişkilerimiz var. Rusya, Türkiye'nin ihracat ülkeleri arasında 5. sırada... Türkiye'ye gelen turist sıralamasında 2. ülke... Türkiye'yi ısıtan doğalgazın yüzde 55'ini veriyor... Yurtdışına iş yapan inşaat firmalarımız için birinci sıra Rusya'nın...
Rusya'da şimdiden 100 binin üzerinde yurttaşımız yaşamakta. İşgücü göç debisi en yüksek ülke konumuna geldi.
Akdeniz kıyıları ve özellikle Antalya'da Rus kolonileri oluştu. Yakın gelecekteki ilişkiler, bugünkünü katlayacak büyüme potansiyelini işaretliyor.
Yani? Yatakta, Türkiye, Amerika'yla baş başa değil, diğer yanında artık Rusya da var.
İsmet Paşa o meşhur söylemini, "Ayı, severken bile pençesiyle yaralar" diye tamamlamıştı.
Şimdiki durum da budur.
Moskova, Türkiye'den gelen TIR'ları gümrüklerde oyalayarak, hatta Avrupa'dan gelen TIR'lardaki Türkiye menşeli mallar için de aynı yavaşlatmayı uygulayarak tırnaklarının ucunu gösterdi.
Ama gerisi de var. Orada yaşayan ve çalışan Türkler... Rusya'da yapılan inşaatlar... Türklerin işleri, işyerleri ve bankaları...
Bunlar görmezden gelinemez.
Her şey bir yana, gazın vanasını biraz kıssa, fiyatını, rahatsız edecek boyutta yükseltse ne olacak?
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, bütün bunlara rağmen, kalkıp "uzun boyunu bile aşan" laflar etmiş.
"Bombanın pimini çekip Rusya'nın kucağına bıraktım" mesajını vermiş.
Bir gün sonra Rusya Dışişleri Bakanı'nın ziyaret edeceği ülkenin bakanı nasıl böyle bir laf edebilir?
Ayrıca... Devlet ilişkilerinde bir bakan, terör ya da savaş jargonu olan "Pimi çekilmiş bombayı kucaklarına verdim" gibi bir lafı nasıl eder?
Ederse, işte böyle kendi hükümetinin Bakanlar Kurulu'nda, çekilmiş pimi tekrar yerine yerleştirip bombayı kendi eline verirler.
Filmin adı "Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği"ydi, "Bakan olmanın dayanılmaz hafifliği" değil.
GÜNÜN OLAYI
İstifa eden Dişli'nin dişleri mi söküldü?.. Yoksa Dişli, sonunda kendini mi dişledi?
"Dokunulmazlığının kaldırılmasını ve yargı önünde aklanmayı da" isteyecek mi?