ANKARA
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çalışma odasında
Nesrin Ünal'ın öyküsünü dinliyoruz.
MHP, her ilden örgüt yönetiminin katıldığı bir önseçim ile adaylarını belirlemiş.
Başörtülü
Nesrin Ünal, 73 bin MHP'linin katılımı ile yapılan ön seçimlerin belirlediği aday.
Üstelik liste başı.
Bahçeli, Nesrin Ünal'ı çağırtıyor. Karşılıklı konuşuyorlar.
"Biz, kimseye başını aç diyemeyiz.Kimseye başını kapat da diyemeyiz.
Ama, Türkiye'nin Anayasası, hukuku, gelenekleri var.
MHP, hukuk devletinin gereklerini yerine getirir.
Bu nedenle soruyorum, 18 Nisan'da seçilirseniz, ne yapacaksınız?
Bu partinin Genel Başkanı olarak tavrımı belirlemem için cevabınızı bilmem lazım.
Şimdi gidin, eşinizle konuşun.
Güvendiğiniz dostlarınızla ve çevrenizle tartışın.
İyice düşünün.
Hür iradenizle karar verin.
Sonra bana gelin ve kararınızı söyleyin."
Nesrin Ünal, kararını
Bahçeli'ye bildiriyor:
"Eğer seçilirsem, hukukun ve partinin gereklerine uygun olarak başımı açarım" cevabını veriyor.
Kararlı
Nesrin Ünal, yemin günü başını açarak
TBMM Genel Kurulu'na girmişti.
Daha sonra,
MHP grubuna başı örtülü katılmıştı ama dinlediklerime göre
"usulü bilmemesi nedeniyle..."
Ancak...
Bu sütunda daha önce de belirttiğim gibi, yöneticilerine "otomobilinden inip, TBMM kapısından girerken başını açacağını" söylemiş bulunuyor.
Aslında, Nesrin Ünal üzerinde büyük baskı var.
Özellikle FP'lilerden.
Ancak...
Kararından dönmüyor.
Bu konuda, kendisine en büyük destek eşinden geliyor.
Simge ve örnek
Nesrin Ünal'ın başörtüsü bağlamında, bu yansıttıklarım,
"bir simge"dir.
MHP'nin konuya bakış açısını ve bağnaz olmadığını ortaya koyuyor.
Ama...
"Başını aç" ya da
"başını kapat" gibi bir dayatmacılığı benimsemediğini de...
Zaten...
Nesrin Ünal ile yaptığı bu konuşmayı
Bahçeli, Türkiye'de çizilen
"farklı" bir imaj bağlamında anlattı.
Şöyle diyor:
"Ne yazık ki hükümetin kuruluşu, yanlış gözlemlere ve izlenimlere dayandırılıyor.Sanki hükümetin kuruluşu, başörtüsüne endekslenmiş gibi bir hava var.
Dahası...
Bu yüzden biz, adeta FP'nin yerini almışız gibi gösterilmek isteniyoruz.
Bunlar kesinlikle doğru değildir.
İşte Nesrin Hanım örneği ortada.
Fakat, Türkiye'nin gerçekleri de var.
Özellikle yükseköğrenimde başörtüsü sorunu...
Bunu akılla, sağduyuyla, idari yöntemlerle çözüme bağlayabiliriz.
Ancak hemen şimdi değil.
Zamanla başörtüsünü, belirli çevrelerin ve bir partinin sömürüsü olmaktan kurtaralım.
Başörtüsünü milletle, siyasetle, devletle, orduyla karşı karşıya getirme kundakçılarına fırsat ve imkan vermeyelim.
Anayasa, kanunlar, yönetmelikler, idari takdir yetkilerinin içinde çözümler oluşturabilir."
Bahçeli, bu görüşünü
Başbakan Ecevit'e de söylemiş.
Protokol bunalımı
Başkentte bir de
protokol bunalımı var.
Ecevit'in hazırladığı protokol taslağının dün
Hürriyet'te açıklanması, ortalığı kızıştırmış.
MHP'yi
"daha önceden hazırlanmış bir protokol dayatmasına alınmış" olarak gördüm.
"Protokol dayatılmaz, ortaklar arasında oluşturulur.Bizim de taslak çalışmalarımız var.
Ama, açıklanmış değil."
Aslında...
Ecevit'in yaptığı açıklama da gösteriyor ki,
DSP protokol taslağının sızmış olmasından üzgün.
Bu konuda
"kasıtlı sızdırma" kuşkuları için şunu söyleyeyim.
Bu yöntem
Ecevit'in doğasında yoktur.
1970'li yıllarda,
Vehbi Koç'un bir mektubunu ve
Demirel'in suikast ihbarını kamuoyuna kendisi açıklamıştı.
Ecevit'in bu davranış örneklerini ve doğasını da konuştuk.
Sağ kolu
Özkan'la da bir süre söyleştik.
O da üzgündü.
Sonuç...
DSP - MHP - ANAP ortaklığının olmaması sürprizdir.
Başörtüsü konusu ise, protokol dışına ve hukuka bırakılarak çözümlenecek gibi...
Merve'ye ise galiba güle güle diyeceğiz.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr