Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun Genelkurmay Başkanı olmasından hemen sonraki haftalarda, siyasi iktidarla komutanların bir araya geldikleri söyleşide, şu sözlerini yansıtıyorum.
Altı çizilerek okunmalıdır.
"DGM'lerden askeri hakimlerin çıkarılmasını, TSK olarak biz de istiyoruz.
Çünkü...
Uluslararası hukuk gerekçelerinin yanı sıra, ordunun askeri hakim eksiği de var.
Yetişmiş askeri hukukçularımızı yeniden bünyemize alarak, bu eksiği kapatabiliriz."
Belki, birkaç kelime değişik olabilir ama Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun görüşü, verdiği mesaj budur.
Yani...
Hiç kimse, DGM'lerde askeri hakim bulunması isteğinin askerden geldiğini iddia etmemeli.
Topu askere atmamalı.
Boşa geçen aylar
Bu konuşmadan sonra aylar geçmiştir.
DGM'lerin,
Hakimler Kurulu'nda asker bulunmasını önleyen
Anayasa değişikliği için sivil siyaset kadroları, parmaklarını bile oynatmış değillerdir.
Oysa...
Türkiye, 1987'de, sonraları adı
Avrupa İnsan Hakları Komisyonu olan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını kabul etmişti.
1990'de ise, bu mahkemenin yetkisini tanımıştık.
İşte,
1990'dan sonra,
Avrupa İnsal Hakları Mahkemesi, İncal ve Çıraklar Dosyası diye anılan iki davayı karara bağlamıştır.
Bu kararlarda,
DGM'lerin içinde askeri üyenin bulunduğuna... Askeri üyelerin tayin, terfi ve sicil gibi kişisel durumlarının askerlik esaslarına göre düzenlendiğine işaret edilmiştir.
Mahkemelerin, bu bağlamda tarafsız ve bağımsız olamayacağı işaret edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin acil yargılama hakkını düzenleyen bağımsız ve tarafsız mahkemede yargı hükmüne aykırı bir durum olduğu iddia edilmiştir.
Türkiye'nin bu durumu düzeltmek üzere
8 Kasım 1998'e kadar
Anayasa değişikliğini yapması gerekiyordu.
Yapmadı.
Şimdi faturasını ödüyoruz.
Hakkın suiistimali
Millet Meclisi'ni yeniden toplamak için imzalar atılıyor.
1987'de de atılmıştı.
Listelerde seçilecek yerlere giremeyen milletvekilleri,
Meclis'i toplantıya çağırmışlardı.
Seçimleri iptal kararı aldıracaklardı.
Devrin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, başvuru dilekçesini işleme koymadan reddetti.
Gerekçesini dün şöyle anlattı:
"Milletvekillerine Meclis'i toplantıya çağırma hakkı, kamu yararı gerekçesiyle tanınmıştır.Oysa...
1987'de listelerde iyi yerlere konmayan milletvekilleri, kişisel tepkileri ve kişisel yararları nedeniyle, bu başvuruda bulundular.
Amacını saptıran bir yetki kullanımı söz konusuydu.
Oysa, kanun bir hakkı suiistimal edeni korumaz.
Gerçi, bu kural önceleri özel hukuk için geçerliydi.
Ama...
Sonraları, Zurich yorumuyla, kamu hukukunu da kapsar hale getirildi.
Böyle bir gerekçeyle, 1987'de TBMM'nin toplanıp seçim kararını iptal etmesini isteyen gerekçeyi geri çevirdim.
Bugünkü TBMM Başkanı Hikmet Çetin ne yapar bilemem."
Gaipten ses
O dönemi iyi anımsıyorum.
Merhum Turgut Özal'ın
1987'de ani seçim kararı, burnundan fitil fitil gelmişti.
"Seçileceksiniz" diye söz verdiklerinin çoğu, listelerde aşağılara kaymışlardı.
Öfke içindeydiler.
Bir yandan
Özal'ın onları grup grup ikna konuşmaları, bir ölçüde etkili oldu.
Ama, asıl,
devrin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman'ın iç tüzüğün açık hükmüne rağmen dilekçeyi geri çevirmesi, girişimi noktaladı.
Şimdi de, durum şöyle:
İmzayı atanlar
3 gruba ayrılıyor.1- Listelerde umdukları yeri bulamayan milletvekilleri...
Bunlar çoğunluk.
2- Demokrasinin
yöneten nitelik kazanması için iki turlu seçim sistemini isteyenler...
Bunların sayısı çok az.
3- Listeleri liderler sultasından çıkartmak isteyen idealistler...
Onların listelerde iyi yerlerde oldukları halde, imza atanları galiba hayali.
İmza sayısı üzerinde spekülasyon yapmayalım.
Hele, karar sayısı için hiç tahmine gerek yok.
Asıl sorun,
Hikmet Çetin'in tutumudur.
Çetin, duyarlı dengeleri en iyi tartabilecek siyaset deneyimine ve sezilerine sahiptir.
Gaipten işaretler alırsa, o zaman dilekçeyi işleme koyabilir.
Yoksa...
Karaduman'ın gerekçesi, elinin altında.
"Kişisel yararlar için kamu yararı amacıyla milletvekillerine verilmiş olan hak, kişisel yararlar için kullanılamaz."Eski çamlar
Ancak...
Gene de, eski çamların bardak olduğu düşünülebilir.
Yeterli imza sayısına erişilirse, seçim kararını iptal değil de,
Meclis'in toplanması için geçerli bir ciddi gerekçe öne sürülebilir.
Örneğin...
Abdullah Öcalan'ı yargılayacak olan
DGM'lerden askeri hakimlerin çekilmesi için
Anayasa değişikliği...
Tabii, bütün bunlara da hiç gerek kalmayabilir.
Çünkü...
İmza sayısı, spekülasyon yapmak istemiyoruz ama toplantıyı gerektirecek gibi bir girişim çizgisinde görünmüyor.
TBMM, liderler demokrasisine yeşil ışık yakmakta.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr