Güneri CIVAOĞLU
Kanal D'de yayınladığımız
Durum Programı için
Almanya'dan ve
ABD'den
Türkiye uzmanı iki konuğumuz vardı.
Program sonrası
Avrupa Birliği nezdindeki
Büyükelçimiz Uluç Özülker'le birlikte
Örsan Kunter Öymen'in de katıldığı bir küçük grup söyleştik.
Tartışmada dile getirmedikleri bazı bilgileri yansıtayım.
Almanya Bilim ve
Politikalar Enstitüsü üyesi -
Türkiye uzmanı
Heinz Kramer'e göre,
Almanya'nın
Türkiye'ye
Avrupa Birliği kapısını kilitleyen tutumunun bilinen çeşitli nedenleri var. Ama temel neden
"işçilerin serbest dolaşım" maddesi.
"Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olması halinde, 15 milyon Türk'ün Almanya'yı işgal edeceği" kanısında...
Ona hatırlattık:
"Başbakan Mesut Yılmaz, son Almanya gezisinde, Kohl'e - ortaklık anlaşmasında yer alan işçilerimizin serbest dolaşım hakkını uzun süre dondurabileceğimizi - söylemişti."
Kramer'in bize cevabı
"bilinmeyen bir kulisi" yansıtıyordu:
"Almanya yönetimi, bu önerinizi inceledi. Tartıştı...
Ancak, pratikte uygulanabilir görmedi.
Çünkü Avrupa Birliği'ne tam üye olmanızdan sonra, bu hükmün dondurulmuş olarak devam etmesi mümkün olmayabilirdi.
Bazı pozitif hukuk maddeleri, sosyal koşullar değiştiğinde artık geçerliğini yitirirler.
Bütün tam üye ülkelerin işçileri serbest dolaşım hakkından yararlanırken, Türkiye'ye böyle bir yasağın uygulanması süremez.
Avrupa Birliği ve Almanya'nın temel ilkesi olan insan haklarına aykırı bir durumu kabul edemeyiz. Bunu halklarımızda içlerine sindiremez.
O halde Türkiye Başbakanı Yılmaz'ın - bu maddeyi dondurmak - önerisi pratikten yoksundu."
Bu konuyu
Kramer'le dün öğle saatlerinde bir kez daha konuştuk.
Görebildiği çözüm şudur:
"On - onbeş yıllık bir süreçte Türkiye ekonomisi Avrupa ekonomilerine yaklaşır.
İşsiz sayısı düşer. Türkiye insanının yurdunu bırakıp, dalgalar halinde göçlerle Almanya'yı işgal olasılığı azalır. O zaman Almanya için belki, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliği sorunu, büyük ölçüde çözümlenmiş olur.
Bu arada demokrasi, İnsan Hakları boyutlarında ve Kıbrıs, Yunanistan gibi komşularla sorunların çözümünde de sonuç almış olabilirsiniz."
Kramer'e
"Mesut Yılmaz'ın ya altı ay içinde Türkiye'nin tam üyeliği adaylığını ilan edersiniz, ya da başvurumuzu geri çekeriz" restini anımsattım.
"Almanya'nın ve Avrupa Birliği'nin bu altı ay içinde tavrını değiştirme olasılığının olup olmadığını" sordum.
Cevabı
"hiç sanmıyorum" oldu.
"1998 Ekim'inde Federal Almanya seçimleri var. Kohl ya da bir başkası iktidar olursa, gelecek yıl sonlarında Almanya'nın veya Avrupa Birliği'nin tutumunda bir değişim beklenebilir mi?"
Bu soruma da
olumsuz yanıt aldım.
"Sorun daha derinlerde" dedi.
Üstelik... Öyle görünüyor ki...
Avrupa Birliği ile
Kıbrıs Rum yönetimi arasında,
Avrupa Birliği'nin tamamını kapsayacak üyelik görüşmeleri,
Mart ayında başladığı zaman, ipler büsbütün gerilecek.
Türkiye de
KKTC ile daha yoğun bütünleşme sürecini başlatacak.
Zaten gergin olan ipler belki kopabilir.
Tabii bunda iki tarafın da yararı yok.
Avrupa'nın yanı sıra
Türkiye'nin
Batı'ya yürüyüşünde diğer ayağı olan
ABD'ye gelince...
Washington, Yakındoğu Politikalar Enstitüsü üyesi ve
Türkiye uzmanı
Alan McKowsky de
Durum'un konuğuydu.Özel söyleşimizde anlattı.
Ona göre
"Türkiye ile ABD ilişkileri iyi düzeyde...
Ancak... Soğuk savaş bittiğinden bu yana, artık Beyaz Saray yönetimleri için, dış politika birinci sırada önemli değil. Türkiye de öyle...
İç politika daha ağırlıklı. Clinton bile, Saddam'dan söz ederken artık, heyecansız ve duyarsız bir sesle konuşuyor.
Fakat iç politikada Yahudi, Rum, Ermeni gibi bazı azınlıkların oyları ile kurulan dengelere çok daha fazla önem veriliyor.
Rum lobisi kuvvetli... Türkiye'nin lobisini yapmaya da - ABD'nin en kuvvetli lobi kuruluşu olan - İsrail Amerikan İlişkileri Birliği yardımcı oluyor.
Ancak - kongre faaliyetlerinde - lobi konusu olarak kaydı, sadece İsrail ilişkileriyle sınırlıdır. Doğrudan devreye giremiyor, katkılarını Türkiye'nin kiraladığı başka lobilerin aracılığı ile ve dolaylı yapabiliyor.
Öte yandan... Amerika küçük azınlıkların oluşturduğu bir parçalar bütünüdür. Azınlık haklarına duyarlıdır.
O nedenle Türkiye'nin Kürt sorununda ne kadar gerilimli olduğunu bilmekle beraber, Amerika'da bu konunun başka merceklerden gösterilerek propagandasının yapıldığını bilmelisiniz.
İnsan Hakları konusunda birkaç adım... Örneğin Kürtçe yayın yapan bir radyo, imajı çok değiştirebilir."
.......
İşte iki ayrı pencereden iki ayrı görüntü.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr