Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CİVAOĞLU

Fransız'ların şöyle bir sözü vardır:
"Noktaları - ı - üzerine koyalım..."
Yani bir noktacık, anlamda çok şeyi değiştirebilir.
Hele birkaç nokta...
Anayasa Mahkemesi'nde RP'nin kapatılma davasında noktaları - ıların - üzerine koyalım.
Gerçekler belirgin hale gelecektir.
1 - Anlamını aşan ifadeler, iddia sahiplerine ve taraflara haklılık kazandırmıyor.
Başsavcı'nın iddianamesinde yeralan "icabında, parti kapatmakla yetinmemek ve parti yöneticileri hakkında TCK 146'yı uygulamak gerekebilir" söylemi hiç yoktan fırtınalar koparmıştır.
Demokrasi şehitleri olarak anılan Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamları ile Erbakan ve kurmayları arasında paraleller çizilmesine neden olmuştur.
Gerçi Başsavcı, bu söyleminin "dünya genelinde bir bakış açısı olduğunu" söylemiş bulunuyor, ama, dünya genelinde TCK 146. maddesi yoktur ki!..
Bu söylem talihsizdir. Keşke sözlü iddianamede yer almasaydı.
Dikkatleri davanın özünden, Refah Partisi ve laik devlet ekseninden saptırmış, idam sehpalarına çağrışım yaptırtarak itici bir tepki ortamı yaratmıştır.
RP kurmayları kapatma davasını Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idamlarına karşı kamuoyundaki tepkinin koruyucu kanatları altına almıştır.
Buna karşın, RP kurmayları, sadece bu tepkinin koruyucu kanatları altına girmekle ve "mazlum" u oynamakla yetinselerdi, kamuoyunda puan alırlardı.
Fakat... Onlar da psikoloji hatası yaptılar.
Başsavcı Savaş'a dönük Hitler, Mussolini, Stalin göndermeleri yapan suçlamalarda bulundular.
Kendilerine hukukun uygulanması halinde, adalet erkine saldırganlık örneğini verdiler.
Kamuoyu gözünde onlar da itici oldular.
Özenle çalışılmış iddianame ve sözlü ifade metni Başsavcı'nın idam çağrışımı yapan TCK 146 söylemi nedeniyle geri planda kaldı.
Başsavcı'ya bir çeşit siyasal linç tavrını ortaya kayan RP kurmayları da... RP'nin hukuk savunmasını ve "mazlum"u oynayabilmek kozunu yıprattılar.
2 - Puan toplayanlar Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ve - daha önceki değil, fakat, son günkü tavırlarıyla - RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'dır.
Omurundan rahatsız olan Özden, odasında halının üzerine sırt üstü yatarak çalışmasını sürdürmektedir. Emekli ayrılacağı 50 gün dolmadan elindeki dosyaları sonuçlandırma çabasındadır. Bunu yaparken RP dosyası için görüş bildirmemeye, susmaya özen göstermektedir. Yüce mahkemenin vereceği karara gölge düşürmekten kaçınmak sağduyusunu gösteriyor.
Öte yandan, kendisini ve arkadaşları hakkında idam çağrışımı yorumlarına açık sözlü ifadesine rağmen, Başsavcı hakkında Erbakan da tek kelime etmemiştir. Gazetecilerin sorularına "davayı etkilemek istemem. Anayasa Mahkemesi'nin adaletine ve Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna inanıyorum" cevabını vermekle yetinmiştir.
Keşke Erbakan, bu sağduyuyu arkadaşlarının, "kantar topuzunu kaçıran" ölçüsüz tepkilerini durdurarakta gösterseydi.
3 - Hadise siyasi olarak tartışılıyor.
Bu sütunda ve televizyon konuşmalarımda siyasi parti kapatmanın karşısında olan görüşlerimi belirtmişimdir. Dünya medyasındaki tepkileri yansıtmışımdır.
Hatta... Parti kapatmanın dayandırıldığı hukuk maddeleri eleştirilebilir. Bu maddelerin kaldırılması ya da değiştirilmesi istenebilir.
Bütün bunlar demokrasinin çerçevesi içinde mümkün olan tavırlardır.
Ancak... Bir de, pozitif hukuk dediğimiz anayasa ve yasalar var. Bunlar yürürlüktedir. Beğensek ya da beğenmesek, değiştirilmesini istesek veya istemesek farketmez... Hukuk devletinde yasalar uygulanmaları için vardır.
Herkese ve her kuruma uygulanırlar.
Anayasa'daki, Siyasi Partiler Yasası'ndaki parti kapatma hükümleri ve koşulları madem ki vardır... Hukuk devleti gereği uygulanacaklardır.
Anayasa Mahkemesi hiçbir etki altında kalmadan, kendi içlerine sızma çabasında olan siyasi tavırlara ve taraflara geçit vermeden kendi hür iradesiyle karar vermelidir.
Hukuku ve sadece hukuku uygulamalıdır.
Hukuk, hepimize lazımdır.
Ne yazık ki... Gene - ı - ların üzerine nokta koymak gerekirse bazı etkilerden duyulan kuşkular kulislerde dile getiriliyor.
Biz, bunların hiçbirine inanmak istemiyoruz.
Ama... Bu davanın sürecinde bazı oldu bittiler düşündürücüdür. Şimdilik bunları yansıtarak yüce mahkeme üzerine gölge düşürmek, onu yıpratmak yanlış olur.
Bekleyeceğiz. Gözleyeceğiz. Gerekirse yansıtırız.
4 - 1961 Anayasası, duruşmaların Anayasa Mahkemesi'nde açık yapılmasını öngörmüştü.
Zamanla siyasi gösteriye dönüştüğü için 1982 Anayasasında "kapalı" hale getirildi.
Show yanlıştı... Böylesine önemli bir davanın kapalı olması da doğru görülmüyor.
Buna rağmen Başsavcı ve Genel Başkanlar'ın çağrılması Anayasa Mahkemesi'nin bir içtihadı oldu. 1995 Anayasasına girdi.
Showa kadar varan abartılmış açıklıkla, kapalı celselerin şeffaflığı yok eden uygulaması arasında ki bu ara formül yozlaştırılmasın.
Siyasete ve yeni gösterilere alet edilmesin.





Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr