Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD’nin Irak’ı vurması, "ABD’ye veya dostlarına tehdit halinde önleyici saldırı" ilkesine dayandırılıyor.
ABD buna "ilk adım" diyor ama, aslı "ilk yumruk"...
Yani kavgada "karşı tarafın yumruğunu beklememek ve ilk yumruğu atarak kazanmak"...
Bu ilke, 11 Eylül saldırısından sonra oluşturulan ABD yeni Ulusal Stratejisi’nin omurgası.
Yeni strateji, 20 Eylül 2002’de Başkan Bush tarafından açıklandı. ABD Irak’ın kitle imha silahları kullanma olasılığını "yakın tehlike" görüyor ve "tehdit" sayıyor.
Kanıt?
İstihbarat raporları, hiçbir zaman kesin kanıt ortaya koyamaz ki!
O halde istihbarat raporlarını önleyici müdahale kararı için değerlendirecek hangi merci olabilir?
BM...
Ya önleyici müdahale gücü nasıl oluşur?
Daha önce olduğu gibi çok uluslu bir silahlı güçle.
Oysa ABD şöyle bakıyor:
"1- Tehdidin olup olmadığı için son kararı ben veririm.
2- BM kararı yoksa ve uluslararası bir kuvvet oluşmasa da, ABD, önleyici saldırıyı tek başına gerçekleştirir."

Bu mantığın Bağdat’tan tersine çevrilmiş uygulamasına ne buyurulur?
Örneğin öyle uzun uzun istihbarat raporlarına ve BM uzmanlarının yerinde incelemelerine gerek yok.
ABD, tekrar tekrar, döne döne, açık açık "Irak’a saldıracağını" söylüyor... Bağırıyor. Yöreye asker ve silah yığıyor.
Yani, ABD’nin Irak’a tehdidi net.
Peki bu mantıkla Irak’ın da ABD’ye önleyici saldırı yapmak için meşru hakkı doğmuş olmuyor mu? Yarınlarda Hindistan ve Pakistan da bu gerekçeye dayanabilirler. Rusya’nın yeni açıkladığı Ulusal Strateji belgesi neden ABD’nin 20 Eylül tarihli belgesinin adeta kopyası?
Hangi ülkelere kullanacak?
Bu meşruiyet mantığı (!) kaotik bir dünya yaratmaz mı?
Kaldı ki, ABD’nin önleyici saldırı stratejisi küçük ölçekli nükleer silah kullanımı olasılığına bile açık.
Küresel güvenlik böyle mi oluşur?

ABD’nin kısa tarihinde iki strateji arasında "gel - gitöler vardır.
1- İzolasyon... Yani kendi kabuğuna çekilmek...
11 Eylül’e kadar bu ilke geçerliydi.
ABD’yi her türlü hava saldırısına karşı koruyacak yıldız savaşları programı kapsamında Füze Kalkanı Projesi’ni, kuştüyü yorgan gibi üzerine örtecekti.
Varsın dünyanın diğer coğrafyalarında insanoğulları birbirini boğazlasınlar!
2- Tıpkı Japonların Pearl Harbor baskını sonrası kabuğundan çıkarak İkinci Dünya Savaşı’na girdiği gibi ABD, şimdi de, 11 Eylül sonrası, yeni Ulusal Stratejesi ile izolasyon fermuarını açıyor ve 21’inci yüzyıla küresel meydan okuyuşa geçiyor.

ABD, bu önleyici saldırı tavrına moral giysiyle insani duyarlık estetiği kazandırmak istiyor.
Şöyle ki:
"ABD rakipsiz güç ve etkinliğini kullanarak, özgürlük ve açık toplum ilkelerini hayata geçirmeyi, güvenliği sağlamayı, ekonomik kalkınmayı ve adil paylaşımı hedeflemektedir."
Peki...
11 Eylül olmasaydı? ABD bu değerleri hatırlayacak mıydı? Yoksa ABD, füze kalkanını üzerine örtüp, dünyadan soyutlanıp, kendi mutluluk ve rakipsiz güç keyfini mi yaşayacaktı?
O süreçte küresel özgürlük, güvenlik, açık toplum, küresel ekonomik kalkınma ve paylaşım insanlık tarihinden izinli mi sayılacaktı?

Üstelik ABD, izolasyon rüyasından uyanıp, üzerinden füze kalkanı yorganını atar atmaz nereye vuruyor?
Afganistan’ı...
Yani, bir yandan Kafkas ve Asya enerji kaynaklarını, öte yandan Çin, Hindistan ve Pakistan’a ulaşacak enerji hatlarını kontrol eden coğrafyayı eline geçiriyor. Şimdi de dünyanın en büyük petrol rezervlerinden - şimdilik - ikincisine sahip olan Irak da sıra.

Acaba hem ABD’yi durdurmak hem de Saddam gibi bir eli kanlı bir psikopat despotu Irak’ı başından def etmenin, insanlığa rahat nefes aldırmanın başka yolu yok mu?
21. yüzyılın yaratıcı zekası, böyle bir formülü üretmelidir.
........
Yeni yıl için en iyi dileklerimi sunuyorum. G.C.