DİKKAT ediniz... Her şey hukukun şekil çerçevesi içinde oluyor.
Şu satırlar yazılırken, Milli Güvenlik Kurulu kararları, Genelkurmay Başkanı ve komutanlar tarafından imzalanmıştı.
Başbakan, Başbakan Yardımcısı, İçişleri ve Dışişleri Bakanları'na gönderilmişti.
Onlardan sonra, imzalaması için Cumhurbaşkanı'na sunulacaktı.
Sorun şuydu:
"Eğer Başbakan imzalamazsa ne olur?"
Milli Güvenlik Kurulu'nun yasası, bu konuyu düzenlemiş.
Üyelerden biri, kararlara katılmayabilir... Hatta itiraz şerhi de koyabilir.
Ancak... Karar çoğunlukla alınmışsa, geçerlidir.
Erbakan'ın MGK kararlarını imzalamaması, bu kararların hukuki geçerliğini ortadan kaldırmaz.
Tersine...
Hükümet tarafından öncelikle dikkate alınmak üzere bildirilir.
Bakanlar Kurulu'nun gündemine de alınır. DYP de bu görüşü açıklamıştır.
Böyle şey olur mu?..
Başbakan'ın "hayır" dediği görüşler, kendisinin altındaki atanmışlar tarafından nasıl karar haline getirilir? Başbakan'a rağmen hükümete nasıl bildirilir?
Çünkü... Bu da MGK kuruluş yasasının gereğidir.
MGK'da sıfatlar toplantı salonunun dışında bırakılır.
Orada 10 üyeden, Cumhurbaşkanı hariç, diğer 9'u eşit oy ve konuşma hakklarına sahip birer konsey üyesidirler.
Hatta... Kararların alınması için oylama dahi öngörülmüştür.
Bir konuda oylar 5 - 5 olursa, "Cumhurbaşkanı'nın 2 oya sahip olduğu" varsayılmıştır.
Cumhurbaşkanı'nın oy verdiği seçenek, böyle durumlarda çoğunluğa sahip olarak kabul edilmiştir.
Yani...
Şekil hukuku bu.
O halde... Kimse şu manzaraya bakarak, "Anayasa'nın ve yasaların ihlal edilmekte olduğunu" söyleyemez.
Öte yandan Başbakan, katılmadığı ve imzalamayı reddettiği kararları - belki de - yasalaştırmak ve uygulamak gibi bir durumla karşı karşıya olacaktır.
Böyle bir siyasi heyete belki göstermelik olarak hükümet denebilir.
Ama...
Artık İktidar denemez.
Çünkü iktidar, muktedir, yani egemen olmaktır.
Herhalde... Böyle bir duruma düşmektense, istifa çok daha onurlu bir yoldur.
Öte yandan...
İşin buralara gitme olasılığı azdır.
Komutanların imzaladığı kararı Başbakan Erbakan'ın da imzalaması daha büyük olasılıktır.
Bunun nedenini belirteyim.
Birincisi... Geçmişi hatırlayın... Hoca'nın tabiatında koltuğu bırakmak yoktur.
70 yıl sonunda yakaladığı ve belki hiç oturmayabileceği Başbakanlık koltuğunu, Erbakan mümkünü yok bırakmaz.
Ayrıca...
Önüne konulan kararların ikisi dışında, hepsi mevcut Anayasa ve yasaların uygulanmasını öngörmektedir.
Erbakan ve arkadaşları kürsüde, bu Anayasa'ya bağlı kalacaklarına ve koruyacaklarına namus ve şerefleri üzerine yemin etmiş değiller midir?
İslam'da yalan yere yemin ve kasem etmek var mı?
MGK kararında, bu Anayasa'nın laisizm ve Atatürk milliyetçiliği ve hukuk devleti gibi temel ilkelerinin değiştirilemeyecek hükümlerinin uygulanması vardır.
Kıyafet, tekkelerin kapatılması, medeni nikah, efendi gibi deyimlerin kullanılamayacağı yolundaki hükümler de, Anayasa'nın iptal edilemeyecek maddeleridir. Kararda bunların uygulanması istenmektedir.
Kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanması istemi de, gene yürürlükteki tevhid -i tedrisat yasasının gereğidir.
Evet, tekrarlıyorum...
23 maddelik kararların 21'i zaten Anayasa ve yasaların uygulanmasıdır.
İMAM hatip okullarının ihtiyaç fazlalarının kapatılması konusuna gelince...
Bu konuda bulunan formül, İmam Hatip okullarının bir bölümünün, uygulamada çok programlı sanat ve meslek okullarına dönüştürülmesidir.
Böylece İmam Hatip eğitimi gören çocukların sayısı azalacaktır.
Bunun yanı sıra, temel eğitim de 8 yıla çıkarılınca, İmam Hatip okullarının orta bölümleri kendiliğinden kalkmış oluyor.
Dünyada temel eğitimi 8 yıldan aşağı olan ülkeler, Afrika'nın ve Asya'nın en geri 6'sıdır.
Suriye, İran ve Mısır'da dahi temel eğitim 8 yıldır.
Devletin yönetimini din esaslarına oturtmak üzere propaganda ve örgütlenmeyi yasaklayan 163. maddenin yeniden ihdasına gelince...
Bu konuda bulunmuş gibi görünen formül, Terörle Mücadele Yasasına bu yolda bir madde konulmasıdır.
Ve şu satırların yazıldığı saatlerde, Necmettin Erbakan'ın kararnameyi böyle düşüncelerle imzalaması bekleniyordu.
Bir gece evvel, Çiller de Erbakan'la görüşmüş ve ona "bizim sizinle hükümet protokolümüzde birkaç kez laisizm deyimi geçmektedir. Şimdi bu ortaklık protokolü gereği, MGK kararlarını imzalamalısınız" demiş bulunuyor.
İmza sorunu ötesinde Çiller, "sonrası Allah kerim Sayın Erbakan" dedi mi bilemem.
Pek mümkündür.
Erbakan'ın imza sorunu kadar, hatta daha fazla önemli olan, attığı bu imzanın arkasında ne kadar duracağıdır?