Bugün Bugünkü gazetelerde fotoğrafları ve televizyonda görüntüleri yansıtır. O nedenle, hadi adını da vereyim; Ender Mermerci'nin Yunanistan'dan bir arkadaşı için düzenlenmişti gece... Amerika'dan, Avrupa'dan da konukları vardı.Ender Mermerci, güzel bir davet düzenlemiş. Konuklarıyla da tek tek ilgilendi.Ben gecenin siyaset boyutunu yazayım...Masalarda ağırlıklı konu genel seçimdi.Büyük holdinglerden birinin genç patronu, koluyla geniş bir yelpaze çizerek 500'e yakın davetliyi gösterdi. "Bu masadakilerin yüzde 80'i pazar günü AKP'ye oy verecek" dedi.Bir başka "büyük patron"un söylemi de aynıydı ancak öngördüğü oran daha düşüktü:"Buradaki davetlilerin yüzde 50'si AKP'ye oy verecek..."Konuştuğum işadamlarından hiçbiri, o geceki konukların AKP'ye verecekleri oy oranında yüzde 50'nin altına düşmedi. İstanbul'un iş, medya ve sanat dünyasından cemiyet sayfalarının ünlüleri salı gecesi verilen bir davetteydi. Fransızların "Kalplerimiz solda ama cüzdanlarımız sağ cebimizde" diye bir sözleri vardır.Yukarıda yansıttığım, seçim söylemleriyle örtüşüyor.Bizim iş dünyası ve yabancı sermaye, kendi yararlarına bir "istikrar" tanımı yapıyor ve "sandıklardan o doğrultuda sonuç çıkmasını" tercih ediyorlar. Financial Times'ta işadamlarının "AKP'nin iktidar olmasını istediklerini, ama oylarını CHP'ye ya da diğerlerine verecekleri" yolundaki söylemleri yayımlanmıştı. Bir kısmı gerçekten de o çizgide.Fakat... Yukarıdaki satırlarda yansıttığım gibi, AKP'ye oy vereceklerin oranı da yüzde 50'nin altında değil.Yani... AKP'nin Türkiye genelinde alabileceği oyun hayli üstünde bir oran bu. O zaman şöyle soru işaretleri oluşuyor:- "AKP, varsılların partisi mi?"- "Muhalefet partileri, istikrar güvencesini yeterince veremiyorlar mı?.. Neden?"- "4 buçuk yıllık iktidar sonunda AKP, sistemle örtüştü mü? Statüko partisi mi oldu?" Cüzdan sağ cepte Başbakan Erdoğan da aynı resti çekti:"Yüzde 34.4 oy alamazsak, siyaseti bırakırım."Daha önce de Özal'ın 25 Eylül 1988 referandumunda aynı şeyi yaptığını hatırlayalım.O referandum sırasında CHP müthiş bir kampanyayla ANAP'ı perişan etmişti.CHP'nin kampanyasını yapan Yorum Ajans, anketlerdeki yazılı cevaplarla yetinmemiş, deneklerle anketörlerin yüz yüze konuşmalarını videoya aldırtmıştı.Anket kâğıdında kuru bir "HAYIR" cevabı, deneğin bunu söylerken yüz ifadesi ve ses tonuyla değerlendirilmişti.Varılan sonuç şuydu:Seçmen, "Özal ve ANAP iktidarda kalsın" istiyordu ama zaten yapılacak olan yerel seçimleri 3 ay önceye çekmek için referanduma gitmesini "şımarıklık" ve "kibir" olarak görüyordu.Nasıl olsa referandumun sonucu, iktidarı değiştirmeyecekti.O nedenle seçmen, Özal'ın kaprisine "HAYIR" diyerek, fiyakasını bozmak psikolojisine girmişti.Yorum Ajans işte bu psikolojiye doğru teşhis koymuştu. Gazetelerde "ÖZAL'A DERS VERİN" diye tam sayfa ilanlar yayımlıyordu.Bunu öğrenince Özal, siyaset satrancı oynadı. "O halde ben de referandumdan 'EVET'ler daha fazla çıkmazsa istifa edeceğimi açıklarım. Seçmen benim kalmamı istiyorsa, referandumda 'EVET' oyu verir" demişti.Çünkü... Kişisel puanları ANAP'ın oy oranının üstündeydi.Sonra "Referandumda umduğum oyu bulamazsam, başbakanlıktan istifa ederim" diye bu ifadeyi biraz daha yumuşattı.Ne var ki... Sandıklardan umduğu oy çıkmadı. (Yüzde 65 "HAYIR", yüzde 35 "EVET.")Sonuçlar açıklandığı gece istifaya kararlıydı. Ancak konutta yakınlarıyla bir odaya kapandı. Çıktığında bu kararından vazgeçirilmişti.Erdoğan'ın restine dönelim...Araştırmalara göre Erdoğan'ın kişisel puanları, partisinin oy oranından yüzde 11 yüksek.Erdoğan, "34.4'ü bulamazsak, siyaseti bırakırım" söylemiyle, o yüzde 11'e oynuyor. Şahsına olan desteğin, hiç değilse birkaç puanını AKP'ye almayı hedefliyor olmalı.Çünkü AKP, hâlâ birinci ama inişte.Tek başına iktidar beklentisi için kulağına kar suyu kaçmış olmalı. gunericivaoglu@milliyet.com.tr ERDOĞAN RESTİ, ÖZAL MODELİ