Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Dün kanlı saldırıyı öğrendiğim saatlerde... Türklerden ve Türkiye’den “biz” diye söz ederek kendisini de dahil eden bir Avrupalı dostumla beraberdik. Üzgündü.
Önümüzden masmavi akıp giden Boğaz’ı ve karşıda yemyeşil uzanan Anadolu yakasını göstererek, “Bu güzelliğimize nasıl kıyıyoruz? Tadını çıkarmayı neden bilemiyoruz?”  dedi.
Ardından gene keyifsiz bir sesle, “Tam da turizm sezonu başlarken çok büyük talihsizlik” diye ekledi.
ABD’nin İstanbul’daki Başkonsolosluğu’na silahlı saldırı, onu da allak bullak etmişti.
Ne cevap verebilirdim ki!..
Doğruyu söylüyordu.
İçimdeki acıyı o da yaşıyordu.

10 yıl tatil
Yıllardır Türkiye’deydi. Şöyle bir değerlendirme yaptı:
“5 yıl boyunca siyasi istikrar vardı. Türkiye güven kazanmıştı. Dış yatırımların ilgi alanlarından biri de Türkiye olmuştu.
22 Temmuz seçiminden sonra umudumuz daha da arttı.
Fakat...
Neden ve nasıl oldu bilemiyoruz ama birden bu güzelim ülke karışıverdi.
Ne bugünü görebiliyoruz, ne ileriyi...
Dış yatırım ilgisi Türkiye’den kopmakta, Rusya, Macaristan, İspanya, Güney Amerika’ya yönelmekte.
Çok yazık.”
Ve son sözü:
“10 yıl... Sadece 10 yıl istikrar olamaz mı?
Çok mu zor?
10 yıl istikrarla 30 yıl kazanılır.”
Tabii bu 10 yılın koşullarını da konuştuk.
“Sulandırılması olmayan laiklik, demokrasi, sadece siyasette değil ekonomide de şeffaflık, AB’ye tam üyelik için samimi ve stratejisi olan takiyesiz bir politika...”
Dostuma göre, “Yüzde 47 oy, zaten 5 yılı geçmiş böyle bir 10 yıl için tüm olanakları AKP’ye vermişti.
Hiç komplekssiz bir kitle partisi rolünü üstlenecek güce sahip olmuştu.
Kuşkular üretmek yerine, kuşkuları giderecek bir çizgide yürüyebilmesi için önünde açılmış bir yol hazırdı.
Ama...
Bu şansı kullanamadı.”
Cadı kazanı kaynıyor...
Bazı kelimeleri bana da ait olan bu tespitler orman yangınının yukarıdan genel görünüşüdür.
Yangının içindeki ağaç kümeleri, yanan canlılar için analizler ayrı konu.

Haberin Devamı

BEYİN NASIL YIKANIR?
3 polisimizi şehit eden teröristlerin bu cinayetleri “İslam adına” iddiasıyla işledikleri kanısı yaygın. Görgü tanıklarına göre, kendilerini getiren araçtan inip eyleme geçtiklerinde ve eylem boyunca son derece sakin ve kararlılarmış.
İnsani değerlere büyük önem veren İslam adına cinayetin dini kurallarla izahı mümkün değil.
Fakat...
İslam dininin “kara yorumlarıyla” beyinleri yıkayanlar işte böyle “tetikçiler” üretiyorlar.
İnsanlığın üzerine salıyorlar.
Bunlar, aydınlığın ve laik Türkiye’nin yeminli düşmanlarıdır.
Size bir ses bandı deşifresini, noktasını, virgülünü değiştirmeden aynen sunuyorum:

Haberin Devamı
Işığa kurşun

Bundan 41 sene evvel “malum adam” (Atatürk) vefat ediyor. Malum Adam vefat edince, Diyanet İşleri’nin başında Şerafettin Yaltkaya isminde bir profesör bulunuyor. Bu profesörü çağırıyorlar. Gel bakalım diyorlar, adamımız öldü, cenazesini kaldır diyorlar. Bu Şerafettin Yaltkaya, Diyanet İşleri Reisi olan adam, profesör. Başında fötr ile geliyor, öne geçiyor. Allahuekber 4 tekbirle kılınacak ya cenaze namazı. Ama şimdi Allahuekber dese, yasak Allahuekber. O zaman kanun çıkarmış orada yatan adam. Allahuekber demeyecek. Ya ne diyecek? -Tanrı uludur. Geçiyor fötrün altına: “Tanrı uludur. Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrı uludur.”
Eee, selam verecek şimdi? Selam daha tercüme edilmemiş. Düşünmeye başlıyor şimdi adam. Ne dese şimdi. Esselamun Aleyküm dese arkadakiler, önündeki kızacak, yatan adam.
Demese ne yapsın?
Apışmış kalmış.
Nihayet “Selam size, selam size” demiş, bitirmiş namazı.

Haberin Devamı

Kaynağı, sayfası, bu sözleri söyleyenin adı, hepsi mevcut.
Kaynağı, hedef göstermiş olmamak, sesin sahibini ise meşhur etmemek için yazmıyorum.
Zaten ortaya koymak istediğim şey, o kafanın, gençlerin -daha sınırların ötesindeki odaklara gitmeden önce bile- beyinlerinin nasıl yıkanmış olabileceğine örnek vermektir.
Bakın aslanlar gibi 3 polis şehit oldu.
Geride yaslı ailelerini bıraktılar.
O 3 terörist de öldü. Onların da aileleri vardı. Onlar da gençtiler.
Fakat asıl o “kara kafa”dır onları öldüren...