Medya, genel başkan atamaz... Genel başkan istifa ettirmez. Görevi de değildir.
Ama medya...
Bütün bunları yapan kamuoyunun nabzıdır. Aynasıdır.
Dün, Baykal'ın CHP Genel Başkanlığı'ndan istifası da, böyle yorumlanmalı.
Onun, gazete başlıkları ve satırları TV ekranları ile düşürüldüğünü sanmak yanlış olur.
Eğer CHP'nin içinde güçlü bir muhalefet dalgası kabarmasaydı, Baykal üzerine yoğun bir baskı oluşmasaydı, CHP'nin önünü gençler kuşatmasaydı, tek başına medya yayını Baykal'ın 38 yıllık siyaset yaşamında böyle bir "noktalama" yapabilir miydi?
İşte aynı yayınlar, seçimin mağlubu diğer üç partinin liderleri için de sürüyor.
Ama...
Genel başkanları yerlerindeler.
Fakat... Uzak bir olasılıkla...
Zaman içinde, kamuoyu ile medyanın birbirleriyle aşılanarak, birbirleri içinde büyüyerek daha büyük dalgalar oluşturması halinde, deprem beklenebilir.
Fuzuli işgal
İstifasından hemen sonraki dakikalarda,
Deniz Baykal ile konuştuk.
Üzgün ve kırık birkaç cümleyle, kararının arkasındaki dekoru anlattı:
"Bu kararı, aslında daha 18 Nisan gecesi vermiştim. Fakat partiyi kurultaya kadar, karışıklık olmadan kendim götürmek istedim. Partinin önünü açmam gerektiğini görmüştüm. Fakat...
Bu misyonum anlaşılamadı.
Koltuğun fuzuli işgalcisi gibi göründüm. Bulunduğum yere yapıştığım sanıldı.
Hele kendime yıllarca çok yakın hissettiğim bazı çevrelerden de aynı tepkiyi alınca, istifayı öne aldım.
Kararımı açıkladım."
Peki, kurultayda yeniden adaylığını koyacak mı?
Bu konuda
Baykal'dan bir izlenim alamadım.
Anlaşılan düşünecek. Nabız tutacak.
Buna karşın...
Baykal, en yakınında olanlardan başlayarak,
CHP'nin kurmaylarını, karşıtlarını hiç de o havada görmedim.
CHP, kendini sorgulamak ve yeni kimlik aramak dönemine giriyor.
Türkiye'nin
- kendi doğrultusunda - en iyi beyinlerine sahip olan bu partinin barajı aşamaması yazık oldu.
Ama...
Belki de
18 Nisan dönemeci, yeniden doğuş sürecini başlatıyor olabilir.
İngiltere İşçi Partisi, Tony Blair'i bulup iktidarı yakalayıncaya kadar,
4 genel başkan değiştirdi.
CHP'nin ya da diğer partilerin,
Blair örneğini anımsamaları gerekiyor.
Batı örnekleri
Aslında...
İstifalar, böyle büyük dalgalanmaların, gazete saygalarının, TV ekranlarının sorunu olmamalı.
İngiltere'de
John Major, Almanya'da
Kohl, seçimi yitirdikleri gece istifa ettiler.
Fransa'da
Alain Juppe, daha seçimlere giderken,
"artık Başbakan olmayacağını" açıkladı.
Almanya'da
Oscar de Lafontaine Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı'yken
Schröder'i
Başbakan yaptı. Onun hükümetinde
Maliye Bakanlığı'nı kabul etti.
Seçimi bırakın bir kenara, sekreteri casus çıkınca,
Brandt, hem
Almanya Başbakanlığı'ndan hem
Sosyal Demokrat Parti Başkanlığı'ndan istifa etti. Siyaset yaşamını,
onur başkanı olarak sürdürdü.
Kısacası...
Batı demokrasilerinde,
"ebedi şeflik" yok.
Öte yandan...
Gidenin arkasından teneke çalan çok olur.
Oysa...
Baykal'ın da elbette herkes gibi kusurları vardı. Fakat artılarını da teslim edelim.
Politika vitrinine, genç bir doçent olarak ve
"SİYASİ KATILIMLAR" adını taşıyan
"ilk" denebilecek
inceleme kitabı ile çıkan
- kitaplı - siyasetçilerdendir. Ortanın solu hareketine önemli katkıları olmuştur.
Çıtanın yükseltilmesinde payı vardır.
Dürüst bir politikacıydı.
23 Nisan
Ne hazindir ki,
TBMM'nin kuruluş yıldönümünde, o
Meclis'in tek partisi
CHP'de,
"yüzde 10 barajın altında kaldığı için" genel başkanın istifasını tartışıyoruz.
23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ulusal ve resmi bayramıdır.
Millet iradesinin kutlanışıdır.
CHP'deki bu harekitlenmeyi, milli iradeye duyarlık olarak yorumluyoruz. Olumlu buluyoruz.
Milli iradeye vurdumduymazlıktan iyidir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr