Medyada “belgeler” ya da “belge olduğu iddia edilen kâğıtlar” uçuşuyor.
Anayasa Mahkemesi’ndeki AKP’yi “kapatma davasına” karşı içeride işte böyle belgeler ve çarpıcı haberlerle, dışarıda ise AB’nin, ABD’nin üst düzey sesleriyle bir psikolojik baskı oluşturulmakta.
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Sayın Osman Paksüt’ün, Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın İlker Başbuğ ile Genelkurmay’da yaptığı gizli konuşmanın sızmasından sonra şimdi de Genelkurmay’ın bir gizli yazışması iddiasını taşıyan belge gündeme düştü.
Önce...
Türkiye’nin artık “tabulardan” sıyrılmakta olduğunu görebilmeliyiz. Washington’da, ülkenin “sarmaşıklı” diye bilinen en saygın üniversitelerden mezun, parlak, genç muhabirler sürekli bu tür haberlerin peşindedirler. Onları otel lobilerinde, restoranlarda görebilirsiniz ama çoğu kez kız arkadaşlarıyla değil...
Hepsinin çabası ABD’yi yerinden oynatacak bir haberdir. CIA, FBI, Dışişleri, Beyaz Saray onların av alanlarıdır.
Özellikle bu kurumların içindeki “rekabet”, ya da daha ilerisi “post kavgası” yapan gruplar seçilir, oradan dostluklar kurulur.
Onlar da birbirlerini yemek için muhabirlere belge ve haber sızdırırlar.
Çaylak bir muhabirken Watergate dinleme skandalını ortaya çıkararak Başkan Nixon’u düşüren Bob Woodward, rol modelleridir. Onun gibi olmak isterler.
Woodward bu skandaldan sonra hem gazete yönetiminde hızla yükselmiş hem de kitabının satışından 10 milyonlarca dolar kazanmıştır. Türkiye de bu gazetecilik sürecinde.
Asker için yayımlanan bu belge iddiasına gelince: Genelkurmay’dan yapılan açıklamaya göre, “gerçek değil...” Bilemem.
Ancak...
Anayasa Mahkemesi’nin yaylım ateşi altında bunaltılması, “Devletin maaşlı memurları Meclis’in üstünde mi?“ polemikleri, asker için art arda kamuoyunda yankılar yapacak haberler düşündürücü.
Kişilerin değil, kurumların yıpratılması, savunduğumuz demokrasinin ayakta durduğu sütunlara darbeler tedirgin edici.
Anayasa Mahkemesi’nin AKP için kararını uzatmadan vermesi ve bu Amok koşusunun daha fazla sürmemesi gerekir.
Öte yandan, bir emekli komutana ait olduğu iddia edilen kişisel bilgisayar kayıtları, başka bir komutana ait diye yansıtılan ses kaydı, askerin de iletişim çağında daha dikkatli olması gereğini düşündürtmüyor mu? Ya “savunma sırları” da elde edilebiliyorsa kaygıları var.
HADIM SOPRANO
Castrato, sesi çok güzel erkek çocukların “hadım” edilmesi işlemini tanımlayan bir sözcük.
Çocuk artık “erkeklik” sürecinde ilerleyemez.
Tıpkı “harem ağaları” gibi. Buna karşılık, sesleri giderek incelir... Erkek ile soprano arası bir ses özelliğini kazanır.
16. yüzyıldan sonra İtalya’da yaygın bir uygulamaydı.
Castrato çok güzel bir filmin de konusuydu.
Döneminin çok ünlü bir ses sanatçısı olan Farinelli her şeye sahipti, hatta kadınlara arzu da duyuyor, âşık da olabiliyordu ama seks yapamıyordu. Filmde castrato Farinelli kadın sevgilisiyle öpüşür, yatağa girer, aşk oyunları yapar, gerisini yatağa giren erkek kardeşi tamamlar. Farinelli’nin çektiği bu acı gerçek bir dramdır.
Çağımızda castrato yerine kontrtenor deyimi kullanılıyor.
Aya İrini’de perşembe gecesi bir kontrtenor konseri vardı. Daha önce seyrettiğim Farinelli’nin de etkisiyle mutlaka izlemek istedim. Gittim...
Kontrtenor Andreas Scholl, Farinelli’nin yaşamını anlatan filmindeki kadar müthiş bir ses değildi ama etkileyiciydi.
Vücut dili hiç de bir “hadım” izlenimi vermiyordu.
O süreçten geçilip geçilmediğini bilemiyorum.
O nedenle sevdiği kadınlarla aşk yapamamanın ya da sevişme zevkini yaşayamama acılarının olup olmadığını da bilmiyorum
Filmdeki castrato soprano olağanüstü yakışıklıydı. Kadınlar ona bayılıyordu.
Aya İrini’deki kontrtenor ise gözlüklü, daha çok, üniversitede doktorasını yeni bitirmiş asistanlara benziyordu.
Ama.. Sesi doğaldı.
Oysa Farinelli’nin sesi bilgisayarda elde edilmişti. Böyle değişik sanat örnekleri sunduğu için de İKSV’ye gene teşekkür.