Bugün AKP'nin 3 güçlü adamından biri olan Meclis Başkanı Arınç, Manisa'da şehit cenazesine katılınca öyle tepki oluşuyor ki cami avlusundan ayrılmak zorunda kalıyor........................Kaderin bir başka oyunu daha...Abdullah Öcalan, İtalya'ya kaçtığında Başbakan D'Alema idi. Öcalan'a sahip çıkmıştı. Türkiye medyasında "istenmeyen adam"dı."D'Allama" diye anılıyordu. Türkiye'deki İtalyan restoranları sinek avlıyordu, İtalyan mallarına boykot vardı.Berlusconi Başbakan olduktan sonra iki ülke arasındaki ilişkileri onarmaya yoğunlaştı. Türkiye'nin en değerli futbol hocası Fatih Terim'i, Fiorentina'dan sahibi olduğu Milan takımına transfer ettikten sonradır ki gerilim inişe geçti.Evet kaderin oyunu..."D'Allama" diye anılan D'Alema şimdi Türkiye'de... Yeni İtalyan hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak görevi, "Ankara'ya, AB yolunda, ülkesinin tam destek güvencesini vermek..."........................Demirel'in "Sap döner, keser döner" söylemi, böyle kader oyunları için... Kaderin oyunu işte... "Camiler kışla, minareler süngü" demişlerdi. Ama bakınız şehit cenazeleri nedeniyle AKP'li bakanlar, şehit cenazelerinin kaldırıldığı cami avlularında protesto ediliyor, ıslıklanıyorlar. Ankara'daki "güvenlik zirvesi"nde Erdoğan-Gül ve geçici İçişleri Bakanı Güneş ile komutanların "eldivensiz konuşmaları" programlanmış."Eldivensiz konuşmak" öyküsünü anlatayım...Napolyon orduları Rusya içlerine doğru ilerliyorlar. Fransa ordusunun hali haraptır.Ruslar, geri çekilirken tarlaları yakmıştır. Fransız askeri aç... Üste yok, başta yok...Dondurucu soğukta 10 binlerce asker donarak ölmüş.Napolyon, askeri yüreklendirmek için kürsüye çıkar... Yüksek sesle; "Asker!.. Gün fedakârlık günüdür. Bu soğukta yanı başınızdaki arkadaşlarınız donarak can verirken bile Fransa için yürümelisiniz..."Bir askerin seslenişiyle Napolyon'un sözü kesilir.Asker, soğuktan mosmor kesilen ellerini havaya kaldırarak şöyle bağırır:"Eldivensiz konuşun..." Bunun üzerine Napolyon, ellerini sıcacık saran samur kürk eldivenlerine bakar ve utanır........................Ankara'daki terör zirvesine dönelim...Bu kez eldivenler, siyasetçilerin ellerinde. ELDİVENSİZ KONUŞMA, Asker, sınırda yığınağını yaptı, Genelkurmay Başkanı, Org. Büyükanıt "verilecek görevi askerin en iyi şekilde yapmaya hazır olduğunu" açıkladı. Sınırın ötesinde durumun ciddiyeti anlaşılmış olmalı.Ancak... Sınırın öte yanına geçip silah kullanmak öncesinde yapılacak şeyler de yok mu?Örneğin... TSK, sınırın ötesine ABD ve Kuzey Irak'la anlaşarak inebilir, düzlükte bir süre için -geçici- güvenlik hattı oluşturabilir.Bunu bir uluslararası anlaşmaya ve geri çekilme takvimine bağlayabilir.Sınırın ötesindeki düzlükte oluşacak bir güvenlik hattında etkin denetim işlevini yerine getirebilir.Çünkü sınırdaki yarlardan, vadilerden, doruklardan PKK'lılar ve lojistik destek (patlayıcılar) bütün gözetimlere rağmen sızabiliyor. Yani...İlk seçenek, askeri, sınırın ötesinde silah kullanmadan güvenlik kuşağı oluşturacağı diplomatik ve siyasi ortamı sağlamaktır.Güvenlik güçleri, "teröristle" mücadele ediyor."Terör" ile mücadele ise diplomasiyi de kapsayan siyaset alanındadır. SINIR ÖTESİNDE ÇÖZÜM Dün sabah Habertürk'teki törendeydim. Ufuk'un istediği gibi My Way çaldı.Hepimizin gözleri buğulandı.Sonra Teşvikiye Cami'ndeki cenaze törenindeydim.Röportaj yapan genç arkadaşlar mikrofonu uzattıklarında hep aynı şeyi söylüyordum."Ufuk'un ölmüş olabileceğini hâlâ içselleştirmiş değilim.Sanki, bir rüyada gibiyim."Ama ne zaman ki Sevgili Ufuk'un kefene sarılmış bedeni, Zincirlikuyu'da taze açılmış toprağa teslim edildi... İşte o an kafama balyoz indi.Nur içinde yat kardeşim. gunericivaoglu@milliyet.com.tr UFUK'A VEDA