Övünmüş olmayayım ama "tadım sertifikalarım" da var. Ama ilk kez bir "kahve tadım" sürecini, hem de Türk yemekleri eşliğinde yaşadım.Aslında, kahveden çok ilgim bir isme odaklıydı. Yeryüzünde 8 bin dolaylarında Starbucks kahve dükkânı zincirini yaratan ve markalar dünyasında adının altı çizilenlerden Howard Schultzu tanımak için oradaydım.Howard Schultz henüz 46 yaşında.Bu yıl TIME dergisinde yayımlanan "Dünyayı Yönlendiren 100 Lider" listesinde yer aldı. (O listede Recep Tayyip Erdoğan da var...)Dünyayı yönlendirmek iddiası tek başına yeterli değil...Bu unvanı "iş etiği" ilkesinden hiç ödün vermeden almak çok daha önemli.Schultz, 2000de Colombia Üniversitesi İşletme Bölümünden "iş etiği alanında" verilen Botwinick Ödülünü almış.CARE adlı küresel saygınlıktaki sivil toplum örgütü tarafından ise ona "Uluslararası İnsanlık Ödülü" verilmiş. Sadece patron ve etik insanı da değil... Business Week dergisi 2002de Schultzu yılın en iyi 25 yöneticisinden biri, Restaurants and Institution dergisi ise 2000de "yılın yöneticisi" seçmiş.Şirketinde yıllardır çalışanlarına uyguladığı çekirdek hisselerle bir çekim alanı yaratmış. Starbucks, ABDde en çok çalışılmak istenen kurumlar" listesinin en üst sıralarında.85 bini bulan şirket çalışanları "ortaklarımız" diye anılıyormuş.Ofislerini anlattılar... 10 binlerce kişilik bir büyük aile ya da kabile gibilermiş.Çalışma açık alanlardaymış. Şirket yönetim toplantıları bile açık alanlara kurulmuş masaların etrafında, tüm çalışanların önünde "saklısı gizlisi olmadan" yapılıyormuş.New Yorkun yoksul bir semtinden, iliklerine kadar işleyen yoksulluğu hissederek bu işe 17 yaşında sıfırdan başlamış. Şirketinin değeri 10 milyar dolar.Bugün belki sadece Koç Holding ve Sabancı Holding o çıtanın biraz üstündeler. Böyle bir adamı tanımak, gazeteci için ilginçti."Yemekleri kahve eşliğinde yemeyi" bile göze alarak gittim.İzlenimim...Pek de fena değil. Sandviçleri de kahve eşliğinde yemiyor muyuz?Açıkçası...Feriyenin lezzetleri zaten tartışılmaz. Ama, kahve de bir değişiklikti.Kahve kültürüm arttı.Mezelerle verilen kahvenin çekirdekleri, fındık ve cevizin de yetiştiği topraklardanmış. Fındıklı ve cevizli mezelerle - örneğin cevizli muhammara ile - iyi gidermiş.Sebzeli baklava böreği yanında süzme naneli yoğurt yerken, yarı yıkama yöntemi ile işlenmiş kafeinsiz Sumatra kahvesi verdiler. Hamur işleriyle damak uyumu yaparmış.Izgara et ve közlenmiş patlıcan yanında, volkanik topraklarda yetişmiş kahve verdiler.Tatlıyla da Latin Amerika, Endonezya ve İtalyan lezzetlerinin karamelize harmanını yudumladık.Sürpriz ise, Starbucksın yeni denediği Türk kahvesiydi. Açıkçası iyi niyetli bir deneme ama pek de damağıma göre değildi... İçtiğimiz diğer tüm kahveler ilginç ama benim lezzet anlayışım Türk ve İtalyan kahvelerine odaklı.......Fakat asıl önemli olan "marka" sırrı şu.Schultz, dükkânlarında kahvenin ötesinde bir tarz" satıyor.Bir tas kahve etrafında, "yaşam" tarzı bu...Sıcak, içten, evinin mutfağındaymış, içeridekiler ailenmiş gibi bir kahve mekânında yaşam tarzı...Schultzun yazdığı kitabın "Yüreğinizi de Katın" adı bunu açan anahtar.Ve bu, yapaylıkla olmuyor. Kahve, sattığı için değil, bu nedenle marka.O ödülleri de bunu kanıtlıyor.Peki, ne izlenimle ayrıldım, bu merak ettiğim adamın yanından?Cevabını Konfüçyüsten bir söylemle vereyim:"Tevazu en güzel takıdır."Diliyorum ki yanılmamış olayım.Sıfırdan 10 milyarlık şirket yaratan çok... Hatta bunlardan biri şimdi Rusyada yolsuzluk nedeniyle hapiste...Ama... "Yılın İnsanlık ve Etik Ödülleri"ni onlardan kaçı alabildi? g.civaoglu@milliyet.com.tr Buzlu rakı ya da buz gibi beyaz şarap değil, dün, Boğazda, nefis yemeklerimize değişik aromalı kahveler eşlik etti. Dünyanın iddialı şarap, viski ve votka "tadım" ayinlerinde bulundum.