Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mozart'ın Don Giovanni Operası notalarına yazdığı şiirden dizeler:
"Şimdi paramparçayım, onarabilir misiniz? / anlayabilir misiniz beni?"
Bedenin, ruhun hatta insanlık onurunun onarılmaz parçalanışı...
İşte işkencenin tanımı.
Mafyanın çökertilişi, babaların art arda yakalanıp yargıya teslimi, irtica ve bölücü terör örgütlerinin çözülüşüyle, polis, son yılların en başarılı dönemine imza atarken, TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun kitaplaştırdığı işkence, 2000 Türkiyesi'ne hiç yakışmıyor.
Ne yazık ki bu kara gölge, tarihin labirentlerinden günümüze, hala zaman zaman uzanabiliyor.
Devleti "çekiç", insanları ise "çivi" olarak gören hasta zihniyetler, - sayıları az da olsa - hala var.
Çünkü...
Bu sağlıksız geleneğin kökleri çok derinlerde.

Padişah huzurunda

Örneğin...
Padişah huzurunda bile, "işkence" yapıldığı yolunda kitaplar vardır.
Söz gelişi...
Abdülaziz'in intihar etmesi üzerine tahta geçen Abdülhamit, görgü tanıkları yaratmak(!) üzere, huzurunda işkence yaptırmıştı.
Amacı, "sürgüne göndererek kurtulmak istediği Mithat Paşa tarafından Abdülaziz'in katlettirildiği" yolunda ifadeler aldırmaktı.
İşkence yapılırken, yanında Zaptiye Nazırı yani bugünkü deyimle İçişleri Bakanı vardı.
Hatıralarında, Mabeyinci Fahri Bey, Abdülhamit'in huzurunda "Tüfekçiler'den kırmızı elbiseli Ali Ağa'nın bir kıskaç ile edep yerlerini burmaya başladığını" anlatır.
Gene Abdülhamit, Arnavut kökenli Seyfullah adlı bir silahşöre, "Rumeli Eziyeti" yapmasını da emreder.
Fahri Bey'in koltuk altlarına iyice haşlanmış birer sıcak yumurta konur.
Şöyle yazıyor:
"Kızgın yumurtaların vücuduma, kalbime ve ciğerlerime verdiği acı, dünyada her türlü derdin fevkindeydi. Feryat ve figana başladım."
Abdülhamit'in aynı nedenle Pehlivan Mustafa'ya da gözünün önünde işkence yaptırdığı kitapta yer alır:
"Çıplak vücudumu ateşin karşısına diktiler. Ateşin şiddeti ile ciğerlerim ağzıma gelip......."
Daha bu yüzyılın başında Padişah'ın işkence yaptırdığı bir devlet şiddeti, elbette Cumhuriyet'e uzanan izler de bırakıyor.

İnsan hakları devleti

Önemli olan, geçmişin etkilerini görebilmek ve bugünü iyi okumaktır.
Bugün, devletin başındaki Cumhurbaşkanı, hukuk devletinin simgesidir.
Bir hukuk adamıdır. İnsan hakları, hukuk devleti üzerine odaklanmış zihniyetin sahibidir.
Bugünün İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, "işkenceye kökünden karşıyız" açıklamasını yapmış ve bir genelgeyle valileri uyararak, işkenceyle mücadelede denetim görevini yapmayan amirler hakkında inceleme istemiştir.
İnsan Hakları Komisyonu'nun işkence için hazırladığı kitap da, yasama organının artık başını kuma sokmadığını gösteriyor.
Bu görüntüler ve tavırlar, Türkiye'de çok şeylerin değişmekte olduğunu gösteriyor.
Elbette her şey bıçakla kesilmişçesine ortadan kalkamaz.
Başka ülkelerde de kalkmıyor.
- BM İşkenceyle Mücadele Komitesi, özgürlükler ülkesi ABD'yi işkence konusunda sabıkalı ülkeler arasında göstererek kınadı (Radikal 17 Mayıs 2000).
Fransa'
da, İtalya'da, İsrail'de hatta İngiltere'de de işkence olayları, AİHM kararlarına, medyaya yansıyor.
Üstelik İngiltere, 5 dilden İşkenceye Karşı Mücadele El Kitabı yayınladı.
Türkiye için önemli olan artık aynaya bakılmakta oluşudur.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr