Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Karsu’dan Clinton’a iş teklifi

KARSU Dönmez bir Amsterdam rüzgârı... Aile Hollanda’da yaşıyor. Sosyolog bir baba ve eğitim uzmanı bir annenin kızı... Bir de “KİLİM” adlı Türk yemekleri sunan var ailenin. Anne ve babası Hatay’ın Karsu Köyü’nden... İsmi buradan geliyor. Müziğe 7 yaşında başlamış. Anne ve babası araba almak için biriktirdikleri parayla Karsu’nun ısrarıyla onun yol haritasını belirleyen piyanoyu almış. 7 yaşında piyanoyla tanışan Karsu, 14 yaşında şan ve müzik derslerine başlamış.
Karsu aynı zamanda psikoloji eğitimi alıyor.
.....................
Programımda sıkça sorduğum “sahnede oynuyor musun?” sorusunun canlı cevabını alıyorum Karsu’dan...
Her şarkıda başka biri oluyor. Bir Karadenizli oluyor, bir Avrupalı... Bir cazcı oluyor, bir popçu, bir türkücü... Beden dilini, mimiklerini iyi kullanıyor... Karsu, dünyanın sayılı konser salonlarından Carnegie Hall’da 2 kez konser vermiş. Clinton’la da 2 kez yolları kesişmiş.
Clinton’a kendi küçük gurubunda saksafon çalmasını teklif etmişti. Clinton “gelmek isterim” cevabını vermiş. Kaç para vermeyi düşünüyordun diye soruyorum.
Ona “buyurun gelin babamın restoranında size yemek yapayım demek isterdim” diyor.
......................
Hollandalı yönetmen Mercedes Stalenhoef, Karsu ile ilgili bir belgesel film hazırlıyor.
Film daha sonra sinema salonlarında da gösterilecek.

DİDEM FOTOĞRAFINDAKİ GİBİ
DÜNYANIN önemli erkek dergilerinden olan GQ artık Türkiye’de...
Derginin Türkiye edisyonunun Genel Yayın Yönetmeni başarılı televizyoncu Mirgün Cabas ve derginin kapağındaki seksi pozun sahibi manken Didem Soydan da Şeffaf Oda’nın konukları...
Didem, kültürlü, saygın bir manken.
Dergi kapağıyla ilgili ilk soru ne oluyor diye soruyorum.
Didem, “photoshop var mı yok mu onu merak ediyorlar. Onu da Mirgün Bey yanıtlasın” diyor. Mirgün Cabas cevaplıyor:

Haberin Devamı
Karsu’dan Clinton’a iş teklifi

“Gerçekten yok. Didem’in bacakları, poposu fotoğraftaki kadar gerçek.”
.....................
Mirgün Cabas GQ’nun bir erkeğe neler katabileceğini şöyle özetliyor:
“Bu dergide kadınlarla daha iyi, daha kalıcı, daha renkli ve daha güzel ilişkiler kurmanın yolları var. Erkeğin en büyük sermayesi dilidir. Sohbetinizle kadınların ilgisini çekemiyorsanız, ilişki kurarken kullanabileceğiniz sözler vermesi, ipuçları, tüyolar, sohbet konuları vermesi bu derginin en büyük özelliği... Daha sofistike ve daha incelikli yöntemler anlatmaya çalışıyoruz.”
Mirgün’ün televizyondaki başarısını dergicilikte de devam ettireceğine inanıyorum.
.......................
Amsterdam rüzgârı Karsu Dönmez ile Mirgün Cabas ve Didem Soydan keyifli bir pazar harmanı...


Karsu’dan Clinton’a iş teklifi

EMRE’NİN “BOBO”LARI
EMRE Ergani yüksek eğitimini Londra’da yapmıştı. Türkiye’ye dönüşünde baba mesleği bankacılıkta kariyer yapması bekleniyordu.
Ama...
Genç adamın seçtiği yol bambaşkaydı.
Gece kulüpleri işletecekti.
Babanın onayını almak hiç de kolay olmadı.
Dönemin Garanti Bankası Genel Müdürü Akın Öngör’ün araya girmesiyle sorun çözüldü.
Demek istediğim o ki sayıları çok olan mekânlarının müdavimi.
“Bo bo”lar Öngör’e teşekkür etmeli.
“Bo bo” bourjois (burjuva) ve bohem kelimelerinin iki ilk harflerinden türetilmiş bir söylem.
Başta Nişantaşı “Biber” olmak üzere “Ses, W, Black” adlı mekânların müdavim profilini oluşturuyor.
Çoğunu cemiyet sayfalarından tanıyorsunuz.
Sırada Rixos’un Tepebaşı’nda açacağı yeni oteldeki Emre Ergani mekânları var.
Biber’den söz ederken mutfak şefi Kenan Baylan’ın da hakkını vermek lazım.

Haberin Devamı

Karsu’dan Clinton’a iş teklifi

OTOMOBİLİN DEMOKRASİ MABEDİ
HAFTA başında Cenevre Otomobil Fuarı’ndaydım. Cenevre Otomobil Fuarı Fransa ve Almanya’daki ünlü fuarlarından farklı.
Fransa ve Almanya’da kendi ülkelerinin ürünleri kayırılıyor.
Cenevre’de hangi ülkeden olursa olsun bütün ürünler aynı haklara sahip.
Ucuz halk tipi otomobillerden, milyon dolarlık lüks üretimlere kadar hepsi eşit konumdalar.
Ne kayırma var ne de iteleme...
Otomobiller kadar, her markanın sunum platformunda yer alan mini etekli güzel mankenler de göz alıcı.
El yapımı olan ve numaralanmış sabit sayıda üretilmiş otomobiller önünde nefesler kesilmişti.
Bazılarının üretim yerlerine gitmiştim.
Örneğin Ferrari ve Mercedes McLaren...
El yapımı, karbon elyaflı araçlar kuyumcu ustalığıyla hazırlanıyordu.
Koltuk derilerinin en ufak bir fark olmaması için aynı hayvandan olmasına özen gösteriliyordu.
Ancak Cenevre’de bir kez daha Austin Martin’in “kalp seçimim” olduğunu gördüm.