Eyüp Aşık'ın bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa kararı yerindedir.
Hatta...
Kasetleri alıp, DGM'ye gitmeli, kendiliğinden ifade vermeli...
Bunu yapmak, devlet hizmetinin gereğidir.
Suçluluğun kabulü anlamına gelmez.
Tam tersine, kendisinin ve hükümetinin, kuşku gölgesinde kalmasını önleyecek sağduyulu bir tutumdur.
Önce, hukuki... Sonra da, Çakıcı ile telefondaki bu "ağbi - kardeş muhabbeti" siyasi sorgulanma sürecinden geçmelidir.
Anavatan Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Okuyan, şöyle diyor:
"Hatırlayınız, Susurluk patlak verdiğinde, çetelere karşı mücadelede sadece 3 kişiydik.
Mesut Yılmaz, Yaşar Okuyan, Eyüp Aşık...
Herkes sinmişti.
Yoğun tehdit altındaydık.
Çocuklarımızın, eşlerimizin dahi hayatı tehlikedeydi.
Bakın, sadece yılbaşından bu yana, 43 çete çökerttik.
7 bin çete üyesini yakaladık.
Akın Birdal'ın katilleri, 10 gün içinde ele geçirildi.
Sedat Şahin, dün Berlin'de yakalandı.
Trilyonlarca liralık uyuşturucuyu, daha yeni ele geçirdik.
Eyüp Aşık, bütün bu konularda istihbarat için temaslar yapıyordu.
PKK'lılarla bile konuştu.
Çakıcı ile konuşmasının üslubu, gerçekten hoş değil.
Fakat...
Çakıcı'nın yer değiştirmesi için, onun haber verdiği ve hele Başbakan'la bu konuyu konuştuğu, kesinlikle doğru olamaz."
Okuyan, burada, devlet arşivlerine de gönderme yapıyor.
Şöyle diyor:
"Operasyonu, Çakıcı'nın yakalanmasına 3 - 4 dakika kala, ABD gizli servisleri durdurdu.
Çünkü...
Evraklarda bir eksik bulunmuştu.
Çakıcı, işte o nedenle kurtulabilmiş.
Bunun kanıtları, Dışişleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT arşivlerinde var."
Okuyan'ın anlattıkları ve özellikle Alaattin Çakıcı'ya, "yerini değiştir" haberi uçurulduğu için, ABD'de yakalanmaktan kurtulduğu yolundaki iddialara karşı, - gerçekten varsa - bu devlet arşivi kanıtları ilginçtir.
Fakat...
Bütün bunların aydınlanması, bir hukuk sürecini gerektirir.
Ayrıca...
Aşık'ta, Çakıcı'yla telefon konuşmasında, ona "yerini değiştir" dediği yolundaki iddiaya cevap vermelidir.
Öte yandan...
Bundan aylarca önce, Alaattin Çakıcı, Show TV yayınına telefonla katılmış ve "Elimdeki bantları açıklarsam, bakanların başı yenir. Hükümet düşer" demişti.
Tam, Fransa'da mahkemenin kendisi için karar vereceği ve belki de Türkiye'ye teslim edileceği günün öncesinde, o bantlardan birini ortaya çıkarmış olması, ilginç değil mi?
Bir yerlere mesaj veriyor gibidir.
Dün konuştuğumuz Baykal'da şöyle dedi:
"Mafyanın en büyük güç kanıtı, devlet adamlarıyla ilişkilerini göstermektir.
Devlet içindeki bazı odaklardan destek bulamayan çeteler, ayakta duramaz."
Gerçekten, anılarım beni, İtalyan Savcısı Scarpinato'nun söylediklerine götürüyor.
İtalya'da, mafyanın bir numaralı hedefi olan Savcı Scarpinato, İtalyan siyasetine 30 yıl damga vuran Başbakan Andreotti'yi, bir tek - görüntü nedeniyle - yargı önüne çıkartmıştı:
"Andreotti, Başbakan olduğu sırada, davetlerde birkaç kez mafya lideri Riina ile el sıkışmış ve sarılmıştı."
Bu görüntü, Savcı'nın iddianamesine göre, mafyayla ilişkinin belirtisiydi.
Elbette, Yılmaz ile Andreotti arasında bir paralellik imasında bulunuyor değilim. Amacım, mafyanın nasıl güç gösterisi yaptığını örnek göstermektir.
Deniz Baykal'ın, Çakıcı kasetleriyle ilgili tavrı, siyaset zemininde yaklaşan depremin, ilk çatırtı sesleridir. Şöyle diyor:
"Alaattin Çakıcı ile Eyüp Aşık arasındaki telefon görüşmesi, hükümeti suçüstü yakalatmıştır. Kaset konusu, Eyüp Aşık sorunu değildir. Sayın Başbakan, 'bugün, Aşık giderse, yarın, ben de giderim' korkusunu, yüreğinden atsın. Eğer gerekiyorsa, o da gider."
Bu söylem, hükümete karşı bir saldırının düğmesine basılmak üzere olduğunu da hissettiren bir işarettir.
Yani...
Eyüp Aşık'ın başı alındıktan sonra... Siyasi zemin yoklanır...
Getirileri ve götürüleri hesaplanır.
Hükümet için, bir gensoruya kadar gidilir.
Kasetler, hükümete büyük darbe vurmuştur.
Ecevit'in de - henüz dışa vurmasa da - tepki göstermekte, Baykal'dan daha aşağı kalacağı sanılmasın.
Hukukta, "beraat - i zimmet asıldır" ilkesi, temel kuraldır.
Anlamı...
"Aksi kanıtlanıncaya kadar, herkes suçsuzdur."
Bu nedenle, sütunumuzda, savcı ya da yargıç işlevini üstlenmiyoruz.
Bantlar, sesler, montaj yapılıp yapılmadığı gibi teknik özellikler, elbette incelenecektir.
Zaten...
Baykal da "bant düzmeceyse hiç sorun yok. Ama, bunu da kanıtlayacak olan hukuk yollarıdır" diyor.
Olay, öyle görünüyor ki... Hükümetin başını çok ağrıtacak.
Doğru olanı, Mesut Yılmaz'ın kişiliğine yakışır bir doğrultuda, çok açık, çok net ve çok şeffaf bir tavır koymasıdır.
"Aşık'a komplo var. Bana da komplo olabilir" söylemleri belki doğrudur.
Ama...
Komploları çökertmenin yolu, hukuk devleti ve devlet adamlığıdır.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr