Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Oscar ödüllerine aday “Zoraki Kral (Kings Speech)” filminde bir cümle, bütün dönemlerin alacakaranlık siyasetlerine ışık düşürüyor.
“Başkanlık sistemine geçişin” tartışıldığı Türkiye’den de görülmeli.
Filmin konusu kısaca şöyle:
İngiltere Kralı 8. Edward daha önce iki evlilik yapmış Madam Simpson ve taht arasında sıkışmıştı.
Ya krallığı sürdürecek ve Madam Simpson’la ilişkisine nokta koyacaktı ya da Madam Simpson’la devam edecek ama tahtla vedalaşacaktı.
8. Edward Madam Simpson için tahttan feragat etti.
Yerine kardeşi 6. George kral oldu.
Fakat 6. George kekemeydi.
İngiltere, Almanya’yla savaşın eşiğine gelmişti.
Kral canlı radyo yayınında konuşarak Hitler Almanya’sına karşı savaş ilanını açıklayacak, halkına zor yıllar için fedakârlık ve birlik, beraberlik çağırısı yapacaktı.
Kral korkuyordu.
Kekelediği kelimeler nedeniyle halka güven veremeyeceğini düşünüyordu.
Kekemelik tedavisi yapan danışmanı “kekelersen ne olur ki” diye sorunca, kraldan gelen şu cevaba bakın:
“Başbakan, bakanlar, siyasi parti liderleri konuştuklarında taraftırlar. Oysa halk kralın kendileri adına konuştuğunu bilirler. Başbakanı, bakanları atayamam, görevden alamam, idare üzerinde hiçbir yetkim yok ama işte böyle bir büyük sorumluluğum var.”
Bu söylem, kralların 21. yüzyılda hâlâ var olması nedenini ortaya koyduğu kadar cumhurbaşkanı ya da başkanlık sistemlerinde başkanın tanımını yapıyor.
Onlardan halkın beklenti şifrelerini veriyor.
Yönetimlerde siyasi iktidar ve muhalefet elbette olmalıdır ancak taraftırlar.
Halkı oluşturan bireyler -kendileri hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar- kralı, başkanı “hepsini birden kucaklayan, hepsine kanat geren” olarak görürler.
Başkanlık sistemini konuşmanın bu “önsöz” gibi gerçekle başlaması gerekir.
Birkaç kelimede kekelemek bile “güveni sarsar mıyım” sorumluluk duygusunu yansıtıyorsa bundan alınacak çok derin dersler var.

Haberin Devamı

KRİZ AK PARTİ’Yİ GETİRDİ
2001 krizinin 10’uncu yılında çekilen röntgen çok daha olumlu bir Türkiye görüntüsü yansıtıyor.
Ekonominin çoğu göstergesine göre 2001-2011 arası “kaybedilen yıllar” değil.
Krizin siyasal sonuçlarına gelince.
“Merkezi bitiren, inanç ağırlıklı daha sağda AK Parti’yi iktidara getiren bu 2001 krizidir.”
DSP, MHP, ANAP ortak hükümeti o kadar başarısız oldu ki, halk “bunlardan daha kötü olamaz ki” diye düşünerek geçmişi ve deneyimi olmayan AK Parti’yi tek başına iktidar yaptı.
2001 seçimi AK Parti’nin başarısı değil, son ortak hükümetin inanılmaz beceriksizliği sonuçlarını sandığa yansıtmıştı.
Kemal Derviş bu krizi yönetmek ve ekonomiyi raylarına oturtmak misyonuyla Amerika’dan geldi/ getirildi.
Buna “gönderildi” diyenler de hâlâ var.
Ne olursa olsun Derviş misyonunu yerine getirdi.
Ekonomi sağlam temellere oturtuldu.
Merkez Bankası bağımsızlığı oluşturularak, siyaset gölgesi uzaklaştırıldı.
Derviş’in çizdiği yol haritasında AK Parti iktidarı uzun süre sapma yapmadan yürüdü.
2008 ekonomik krizi az hasarla atlatıldıysa Ak Parti’nin tek parti istikrarının yanı sıra Derviş’in izleri görmezden gelinemez.
2001 krizi ile aynı süreçle ikinci Irak savaşı hazırlıkları örtüşüyordu.
ABD Irak’a Türkiye’nin Güneydoğu’sundan girerek savaşı başlatmayı kurgulamıştı.
Ne var ki nabız yoklamalarından alınan izlenimler “Ecevit’in üçlü ortak hükümetinden bu kararın çekip koparılamayacağı” yolundaydı.
ABD’ye göre Türkiye’ye bunu yapabilecek bir yönetim gelmeliydi.
Yeni kurulan AK Parti daha uyumlu olabilirdi.
İşte bu noktada Başbakan Yardımcısı Kemal Derviş’ten “domino etkisiyle tüm taşları deviren ve Türkiye’yi hemen seçime götüren” unutulmaz çıkışını hatırlayın:
“Türkiye artık bu hükümetle devam edemez. Türkiye ekonomisi en kısa sürede yapılacak seçimleri taşıyacak hale gelmiştir.”
Bu arada Devlet Bahçeli’yi komplo kuşkusuna düşürecek ve derhal seçim isteğini seslendirecek birkaç kaşarlanmış oyun da sahnelendi, Türkiye’de seçim sandıkları kuruldu.
Sonrası biliniyor.
1 Mart tezkeresi Meclis’te kabul edildi ama dönemin Meclis başkanı yeterli nitelikli oy çoğunluğunun olmadığını ilan ederek ABD’nin pişmiş aşına su koydu.
Kemal Derviş ekonomide ve siyasette iki başrol için sahne almıştır.
Bugünlere açılan yollarda makas değişikliğini yapmıştır.
İsmail Cem’le birlikte parti kurma girişimleri sırasında kamuoyu araştırmaları yüzde 42 oy potansiyelini ortaya koyuyordu.
Ama...
İktidar olsalardı ABD’ye Kuzey’den Irak’a giriş için yeşil ışık yakarlar mıydı?
Derviş neden ansızın CHP’ye geçti?

Haberin Devamı

FERRARİ NEDEN ATILDI
Hakem sonradan aydı. FB’nin yabancı oyuncu kontenjanından bir fazlasıyla sahada olduğunu fark etti ve forması siyah beyaz olsa da FB’den oynayan Ferrari’yi saha dışına çıkardı.