Güneri CIVAOĞLU
Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'in
ABD yönetiminden gelen
"Refah kapatılmasın" müdahalesine verdiği tepki,
Türkiye'nin onurudur. Sömürge komiseri edasıyla Türk adaletine yapılan hakarete yanıttır.
Yekta Güngör Özden'i, bundan
35 yıl kadar önce tanımıştım. Genç bir avukattı.
Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin çiçeği burnunda Başkanı, sevgili dostum - merhum -
Beyhan Cenkçi ile birlikte
İşkur Han'daki avukatlık bürosuna gitmiştik.
İşkur Han, Ulus'ta
Anafartalar Caddesi'ne paralel,
Konya Sokak'tadır.
O han,
14 baro başkanı çıkarmıştır.
Bunlardan biri de, bizim ziyaretimizden yıllar sonra, şimdiki
Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden olmuştu.
Benim anılarıma göre,
Özden'e
Beyhan, Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin Hukuk Müşavirliği'ni önerecekti.
Yol boyunca
Özden'i övmüştü.
Özden, 1960 öncesinde
CHP'nin gençlik kolları üyesiydi.
İlerici, dürüst bir inanç adamıydı.
O sırada,
Gazeteciler Cemiyeti üyelerinin davaları için ödeme sıkıntıları oluyordu.
Beyhan Cenkçi, Cemiyet Başkanı olarak çözüm aramaktaydı.
Yekta Güngör Özden, sağcı - solcu,
CHP'li,
Adalet Partili, Halk Partili...
Hangi eğilimden olursa olsun, arkadaşlarımızın davalarını hiç ücret almadan üstleneceğini bildirdi. Bizim
Gazeteciler Cemiyeti'nin de hukuk danışmanlığını yapacaktı.
O zamanların koşullarına göre, arkadaşlarımıza önemli bir katkı sağlanmış sayılırdı.
Dönüşte
Beyhan, ileriki yıllarda daha pek çoğunu art arda sunacağı hizmetlerden birini yapmış olmanın keyfi içindeydi.
Sonraları
Yekta Güngör Özden, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de
Hukuk Danışmanı da oldu.
Aynı zamanda,
Ankara Barosu'nun
Genel Sekreteri idi.
İsmi sık sık geçiyordu.
Baro Başkanlığı ve daha sonraki yıllarda,
Anayasa Mahkemesi üyeliği sırasında
Bülent Ecevit, Özden'i desteklemedi.
"Sayın Özden, Hukuk Danışmanımızdır, onu önerirsek, desteklersek - taraf - oluruz. Oysa, bu mevkiler taraf olmamayı gerektirir" diyordu.
Özden, bileğinin hakkıyla bu seçimleri aldı.
Tıpkı
Gazeteciler Cemiyeti üyelerine - hangi gazetede çalıştığına, hangi siyasi eğilimde olduğuna bakmaksızın - avukatlık katkısında bulunduğu gibi, bu mevkilerde de tarafsız kalmaya özen gösterdi.
İşte...
Özden hakkındaki iddiaları izlerken, değerlendirmemi, geride kalan
35 yılın merceklerinden bakarak yapıyorum.
Kişisel eğilimleriyle hukuk adamlığını ve taşıdığı sıfatın - tarafsızlık - gereklerini, nasıl keskin bir çizgiyle ayırdığını iyi biliyorum.
35 yıl öncesinin
Adalet Partisi'ne yakın gazeteci arkadaşlarımızı savunurken,
CHP organı
Ulus mensubu herhangi bir arkadaşımıza gösterdiği özenden, bir dirhemini bile esirgemezdi.
Yetişmiş insanlarımıza vefalı ve insaflı olalım.
Şimdi...
RP'nin kapatılması ya da kapatılmaması konusundaki somut tartışmaya gelelim.
Türkiye insanı, bu konudaki düşüncelerini söyleyebilir.
Siyasetçi de...
Gazeteci de...
Çünkü...
Siyaseten, bir eğilimin dile getirilmesidir.
Ama...
Kararı verecek olan bağımsız ve tarafsız yüce mahkemedir.
Karar, hukukun gereklerine göre verilir.
Siyasi telkinlere ve tercihlere göre değil.
O nedenle...
Bu konudaki siyasi söylemler dahi,
"elbette son söz adaletindir, bağımsız yargı, Anayasa'ya ve yasalara göre hiçbir etki altında kalmaksızın karar vermelidir" cümlesiyle noktalanmalıdır.
Başbakan Mesut Yılmaz'ın
ABD'de
"RP'nin kapatılmasını biz de istemiyoruz" açıklaması, aslında onun demokrasi ilkelerinin yansımasıdır...
Ama gene de, bu açıdan eksiktir.
Bu ülkenin
Başbakan'ı tarafından dile getirilmişse, yüce mahkemenin etkileme olasılığı kuşkularını yaratır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'in cevap olarak yaptığı
"bu sözleri, Başbakan'ın sadece kendisini bağlar" açıklaması, böyle kuşkuları gidermeye dönük bir kesin tavırdır.
Öte yandan...
Yılmaz, ANAVATAN'da
DYP'de hatta
RP'nin dinozorları aşıp başa geçmek için sabırsızlanan genç kesiminde
RP'nin kapatılması için yapılan hesaplar, sağır sultanın bile meçhulu değildir.
Öte yandan...
ABD'nin,
Anayasa Mahkemesi'nin alabileceği bir karara sömürge komiseri edasıyla müdahalede bulunmaya kalkışması, son derece yakışıksızdır.
Bir başka devlet, hatta bizzat
Başkan Clinton, Federal Yüksek Mahkeme'nin kararlarına müdahale edebilir mi?
O
Clinton ki, bir cinsel taciz davası nedeniyle mahkemede büyük olasılıkla
pipisinde özel bir işaret olup olmadığını yargıçlara gösterecektir.
Başkan'ın, pipisi bağlamında kendi adaletine gösterdiği saygıyı,
Türkiye adaletinden esirgemesi içe sindirilemez.
Bu satırların yazarı, daha önceki yazılarında siyasi olarak
RP'nin kapatılmasının olası - ciddi - sakıncalarına işaret etmiştir.
Fakat...
Son kararın
"hukuk çerçevesinde Anayasa Mahkemesi'ne ait olduğunu da" belirtmiştir.
Üstelik...
Bizzat
RP'liler dahi,
Anayasa Mahkemesi'nin bağımsızlığına, tarafsızlığına saygı mesajları gönderiyorlar.
Hukuka, siyaset bulaştırıp çamurlaştırmayalım.
Bu çamurun üzerine, hamburger niyetine Amerikan ketçabı dökmeyelim.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr