Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, KKTC karasularını ve kıta sahanlığını da kapsayan alanda petrol aramak ve çıkartmak amacıyla ihale açması yeni bir gerilim nedeni.Ancak... Olayı serinkanlı yorumlamak gerek.Şöyle ki:1- Petrol arama şirketlerine ihale açmak ve bazı şirketlere arama izni vermek, sadece kâğıt üzerinde bir tavırdır.2- Bu izin sonrasında fiilen aramaya başlamak ve başlatmak aşaması gelir. İşte o düğmeye basıldığında fiili durum oluşmuş demektir. Türkiye de tavrını koyar.3- Bu arada petrol bulunursa, üretim ve pazarlama ise tam bir çömleğin patlama nedeni olur.Bunun öncesi var.Bu süreç ve deneyim daha önce Yunanistan'la yaşandı.Turgut Özal, Houston'da ameliyat olmuştu. Türkiye'ye dönmek üzere Amerika'dan ayrılmıştı.O arada "Yunanistan'ın Ege'deki ihtilaflı bölgede petrol aramaları için bazı şirketlere izin verdiği" açıklandı.Yani ihale yapılmış, arama yapacak şirketler saptanmıştı.2007 yılının Kıbrıs örneğinden daha ileri ve kritik bir aşamaydı.Dönemin cumhurbaşkanı Evren de, bir açıklama yaparak "bunun Türkiye ile Yunanistan arasında savaş sebebi sayılacağı" mesajını vermişti.Ve merhum Özal'ı taşıyan özel uçak, bir gece dinlenmesi için Londra'ya inmişti.Onunla aynı otelde kalıyorduk.Sabahtan başlayarak akşama kadar dünyanın etkili gazete ve televizyonlarından muhabirler çağırttı, onlara demeçler vererek yapılan işin yanlışlığını anlattı.Özal'ın özel uçağı, bir savaş ihtimaline karşı hazır tutuluyordu. Çatışma başlarsa, risk almamak için Türkiye'ye Rusya üzerinden uçuş rotası saptanmıştı.Bu arada Evren'e de telefon ederek, "Paşam, sizin mesajınızdan petrol arama izni verilen şirkete, aramayı başlatma izni de verilirse, bu bir savaş nedenidir manasını çıkardım. Doğru anlamış mıyım?" diye sormuş ve Evren Paşa'dan da "aynen öyle" cevabını aldıktan sonra derin bir nefes boşaltarak, "Şimdi artık savaşı önleyebiliriz" demişti.Özal'ın bütün gün süren yoğun çabalarından sonra odasındaydık.Gerilimli geçen birkaç saat sonra, televizyonda, Yunanistan'ın "arama izninin verildiği ama aramalara fiilen başlanması emrinin verilmediği" açıklaması yayımlandı.Özal rahatladı, yanındaki kutudan ikişer üçer çikolata yemeye başladı.Doktoru o sırada yanında değildi. Muzipçe gülüyor, "Semra Hanım da yok, mâni olamaz" diyordu.Bugünlere dönersek, Türkiye'nin kararlı duruşu, ihale sonrası fiili aramaların başlamasında caydırıcı olabilir. Kıbrıs Rum Kesimi'nin petrol aramaları ihalesi sadece birinci aşamadır. Petrol arayacak şirketin saptanması ve aramanın fiilen başlaması aşamaları gelir. Yunanistan Ege'de yıllardır ilk iki aşamada. Cemal Kutay'ın "ATATÜRK'ün Beraberinde Götürdüğü Hasret TÜRKÇE İBADET" adlı kitabından alıntılar yapmış, "Türkçe Kur'an Sureleri" yansıtmıştım.Bu arada Atatürk'ün Fahire ve Refik Fersan'a bunları taş plaklara okutarak Türkiye'ye dağıttırdığını da yazmıştım.Dün Murat Bardakçı köşesinde, "Fahire ve Refik Fersan'ın okudukları bir taş plak olayının gerçekleşmediğini, çünkü onların okuyuculukla ilgileri olmadığını, tambur ve kemençe icra ettiklerini" yazdı.Açıkçası... Merhum üstat Cemal Kutay'dan dinlediklerimde bir yanlış algılama olmuş.Merhum Kutay'ın bu kitabını yayına hazırlayan torunu Özlem Kuyaş'la da konuştum, "Ben de Fahire ve Refik Fersan'ın taş plağa enstrümanlarıyla katkıda bulunduklarını hatırlıyorum" cevabını aldım.Kitabın yeni baskısının 29. sayfasında, namaz surelerinin nazım diliyle yazılması çalışmalarını yapan grupta, Refik ve Fahire Fersan'ın da bulunduğu yazılıdır.Yani... Fersanlar, sürecin dışında değiller.Tabii elimde o taş plak yok. Merhum Kutay da artık "görünmezler" arasında...Daha fazla bilgiye sahip değilim.Zaten yazımın neredeyse tamamı, Atatürk'ün büyük hayali olan Türkçe ibadete, Behçet Kemal'in kaleminden güzel örneklerin verilmesine, Türkçe ibadet projesi tamamlansaydı belki de laiklik anlayışının kökleşmesinde büyük yararı olabileceği mesajına odaklanmıştı.Taş plak, tüm yazıda sadece 3 satırlık bir paragraftı. "Öz" değil, "öz"ün iletişim mecrasıyla ilgili bir ayrıntıydı.Gene de uyarısı ve katkısı için Murat Bardakçı'ya teşekkür ediyorum. gunericivaoglu@milliyet.com.tr TAŞ PLAK