Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


CHP, Türk siyasetinin kırmızı kemanı gibidir.
Kırmızı keman, Nicolo Bussotti tarafından 17. yüzyılda İtalya'da yapıldığı iddia edilen efsanevi bir yaylı sazdır.
Hikayesi şöyle...
Bussotti, harikulade bir keman yapar.
Kemana kırmızı rengini ve elektronik ölçümlerle belirlenen inanılmaz rezonansını veren olağanüstü bir verniktir. Verniğin alaşımı laboratuvarlarda incelenir.
Gerçek, efsaneyi doğrulamaktadır.
Bussotti, doğum yaparken ölen eşinin kanını, reçine ve diğer maddelerle karıştırmış ve bu verniği oluşturmuştur.
Keman, yüzyıllar boyunca elden ele geçer.
İhtilal Çini'nde ele geçirilen diğer burjuva müziği sazlarının toplanarak yakıldığı ateşe atılmaktan son anda kurtulur ve büyük bir müzayedeye çıkacak sazlar uzmanlarca değerlendirilirken, kırmızı kemanın efsane değil, gerçek olduğu kanıtlanır.
Ünlü stradivariouslardan çok daha yüksek bir fiyatla satılır. Françoise Gerard'ın Le Violon Rouge (Kırmızı Keman) adlı filmi, harikulade bir yapıt.
CHP de, iyi virtüözlerin elinde harikulade sesler vermiştir.
Pırıltısında tıpkı kırmızı keman gibi kan vardır.
Cumhuriyetin şehit kanlarıyla kuruluşunun partisidir.
Bunca maceradan sonra, ona layık bir siyaset virtüözüne ihtiyacı var.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan partinin, TBMM dışında kalmış olması, hala içe sindirilir şey değil.
Kırmızı keman, daha ne kadar siyasetin ardiyesinde kalacak?

Sibirya Berberi

Yazıyı bir başka filmle sürdürelim.
Cannes Film Festivali'ne katılan ve bütün dünyanın üzerine konuşmakta olduğu film Sibirya Berberi'yle...
Nikita Mikhalkov'un, bu kez karşımıza yönetmen olarak da çıktığı ve Çarlık Rusyası'ndan yaşam kesitleri veren bir film.
Onu, daha önce Türkiye'de Güneş Yanığı adıyla oynayan Oscar ödüllü Le Soleil Trompeur'de görmüştük.
Güneş Yanığı'nda yer alan Oleg Menchikov, Sibirya Berberi'nde de harp okulu öğrencisi Tolstoy rolünde.
Julia Ormond'la, o çağın gurur, saflık, dürüstlük ve tutkuyla harmanlanmış ve votkayla alevlenmiş aşkını yaşıyor. (Julia Ormond'u, İhtiras Rüzgarları filmden anımsayınız.)
Genç harbiyeli, mezuniyet gecesi, opera gösterisinde, Rossini'nin Sevil Berberi'ni söylemektedir.
Sahnedeyken gözü salona ilişir.
Sevgilisini, okul komutanıyla yan yana oturup, birbirlerine sokulmuş görünce çılgına döner.
Yavaş gösterimle, onu sahneden atlayarak, sıralar üzerinde yürüyerek ilerlerken görürüz.
Eline geçirdiği sahne perdesinin iplerini, bir kamçı gibi komutanının suratına şaklatır.
Aslında tümüyle kendi geleceğini kamçılamıştır.
Sibirya'ya sürgün gönderilir.
Andre'nin en büyük tutkusu müzik ve Mozart'tır.

Gösterimde

Julia Ormond, Andre Tolstoy'dan olan oğluyla, yurdu Amerika'ya döner.
Aradan yıllar geçer.
Andre Tolstoy'un 20 yaşındaki oğlu, sertliğiyle ünlü bir askeri eğitim merkezindedir.
Çadırında Mozart resmi asılıdır.
Çavuş, Mozart'ı tanıyamadığı için kompleks duyar.
Erlere, "onu aşağılamaları" emrini verir.
Çavuşunun emrine rağmen, diğer arkadaşlarının tersine, Andre'nin oğlu, Mozart'a küfretmeyi reddeder.
"Mozart, büyük bir kompozitördür" der ve bu inadı, aylarca gaz maskesi ile dolaşma cezasına mal olur.
Fakat asla pes etmez.
İnancını da, sanata saygısını da babasından almıştır.
Sonunda kovboy folk müziğinden başka kulak zevki ve derinliği olmayan çavuş, bütün diğer erlerin önünde, yüksek sesle ve birkaç kere "Mozart büyük bir kompozitördür" diye bağırma çizgisine gelir.
Çünkü...
Aylarca bunaltıcı sıcaklarda bile gaz maskesi ile dolaştırarak işkence etmiş ama emrindeki eri Mozart'a küfrettirememiştir.
Mozart'ın büyüklüğü, erin bu inanç ve inadıyla, yüzyıllar ötesinden bir başka kıtadaki askeri eğitim kampına kadar uzanmıştır.
İşte çavuş bunu içinde hissetmiştir.
Siyasete dönelim...
Gösterimde ilkeli ve inançlı siyaset var.




Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr