Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kıbrıs’tan “pankartlı protestolar” yeni değil. 2004’ten bu yana Marksist bir grup bunu hep yapmakta.
“Ada’da sınırlar kalksın, Türkiye ve Yunanistan silahlı güçleri geri gitsin, ada nüfusu tek bir -K ı b r ı s l ı l ı k- kimliğinde bütünleşsin!..”
Bunların siyasi partilerinin seçimlerde aldıkları toplam oy da yüzde 1’i geçmez.
Ama “cirmi kadar yer yakarlar” deyip geçilemez gene de...
Çünkü onların pankart gösterdikleri mitinglerde meydanlar neden doluyor?
Özellikle son zamanlarda “protest” gösterilerde alışılmadık sayıda katılım olmakta.

TAMAMEN DUYGUSAL
Sebeplerden ilki ve en günceli “ekonomide kemer sıkma” önlemlerinin topluma yansıttığı sıkıntı.
Önlemler paketi Ankara’dan uzaktan kumandayla dayatılmakta.
Birkaç misal...
Yakın zamanlara kadar devlette memuriyete başlangıç maaşı aylık 2 bin liraydı. Kemer sıkma uygulamalarıyla birlikte başlangıç maaşı 1300 liraya düşürüldü.
Memur maaşlarından alınan vergi rahatsızlık verecek kadar yükseldi.
Emekli aylıklarından da vergi kesilmesi bardağı taşırdı. (Gerçi Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal etti; ama toplumda, hayatın eskisi kadar rahat olmayacağı inancını körükledi.)
Kıbrıs’ta memurlar 13 maaş alırlar. Bu kez 13. maaş çok gecikerek ödendi. “Yoksa artık sadece 12 maaş mı alacağız” tedirginliği yaşandı.
Sadece memurda değil, Kıbrıs Türklerinin bütün kesimlerinde kemer sıkmanın sıkıntısı artıyor.
Bu önlemlerin başında ise KKTC’ye ekonomik yardımların “müsteşar” etiketiyle başında olan Halil İbrahim Akça vardı.
Acı ilacı içiren Akça pek de sevilmiyor.
Şimdi...
Gerilim yükselmişken Büyükelçi Kaya Türkmen’in geri çekilerek yerine ansızın Akça’nın atanması herhalde Kıbrıs Türkleri için “müjde” değil.
Aslında KKTC ekonomisine bir çeki düzen vermek “kaçınılmaz” zorunluluk.
Ancak...
Bunun Kıbrıs Türklerini aşağılayan ya da en azından rencide eden söylemlerle değil öz saygı üretici üslup eşliğinde yapılması gerekir.
Müstemleke değil -dünyada tanınmış olmasa bile- bağımsız bir cumhuriyete yardım projesinin “onurlu” ilişki çıtasını aşağı itmemesi kuraldır.
Örneğin “besleme” polemiği (Aslı ‘besleme’ değil ‘beslenen’ söylemidir. GC) Kıbrıs Türklerine sanılanın çok ötesinde üzüntü vermiş.

1’E 5...
Ekonomi ötesinde gösterilere taban yaptıran başka nedenler de var.
Demografik yapı da Kıbrıs Türklerini zorluyor.
Kâğıt üzerinde nüfus 300 bin. Bunun sadece 100 bini Kıbrıs doğumlu Türkler.
Ancak “reel nüfus” kaçaklarla 600 bin dolaylarında.
1 Kıbrıs kökenli Türk’e 5 Türkiyeli düşüyor.
Bu durum iş bulmaktan, eğitim, sağlık, güvenlik hizmetlerine kadar her alanda Kıbrıs kökenli Türklere hayatı zorlaştırıyor.
Ayrıca Türkiye’den gelen yardım dâhil toplam ekonomik kaynaklar 300 bin nüfusa göre planlanıyor, ama 600 bin nüfus tarafından tüketiliyor.
Sıkıntı “deli gömleğine” dönüşünce fatura Türkiye’ye çıkarılıyor.
Kıbrıs’ın köylerinde bile mini etekliler doğaldır.
Ama özellikle son zamanlarda alınan 300 bin göç, yaşam tarzı olarak da sıkıntı vermekte.
Güney Kıbrıs’ta AB üyeliği sonrasında fert başına milli gelir uçuştayken Kuzey’deki Türklerin farkı kapatmak bir yana çakılma sürecine girmesi psikolojiyi bozan diğer etken.
Dünyada tanınmayan kimlik sorunu kronikleşmiş, çözüm umutları sürekli darbe alan ortak kültürden yoksun bir toplum inşa edildi.
Kızmak değil, düşünmek zamanıdır.