Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Uğur Dündar’a simgesel bir soru: "Dünyanın en eski demokrasisi İngiltere’de iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında bir boşluk vardır.
Bu boşluk ölçüsü uç uca iki kılıç uzunluğudur. Yani... - Aralarında tartışmalar kızışır da kılıçlar çekilirse, bu uzaklıktan birbirlerine dokunamasınlar... Kan akmasın - diye düşünülmüş. Sonra da bu mesafe geleneği sürmüş. Peki seçim arenasında Baykal ile Erdoğan arasında fiziki mesafe ne olacak?"
Dündar’dan bu siyaset mizahına cevap anında geldi:
"Aralarında ben varım..."
Ardından söylemini sürdürdü:
"Sağımda Erdoğan, solumda Baykal oturacak.
Televizyon yayın tekniğinde yan yana oturanlar arasında - kol boyu mesafe - bırakılır. O mesafe olacak elbette."
Dündar, "Güvenlik mesafesi mi" diye olası yorumlara karşı açıkladı:
"Çekimde close - up olduğunda, kamera yandakinin omzunu, elini, kolunu görmemeli. O nedenle bu mesafe uygulanır."
Erdoğan’a "kabadayı" yakıştırması yapanların dikkatine sunulur. Zaten bu noktalara gelmiş kişilerden ve deneyimli Dündar’ın yönetiminden öyle bir görüntü üretilmez.
Neden sadece ikisi?
Dündar şöyle açıklıyor:
"Çünkü... Bütün kamuoyu araştırmaları sadece AKP ve CHP’nin - kesinlikle - barajı geçeceklerini gösteriyor."

Dündar "her iki lider de - şu alanlara girilmese, şöyle sorular yöneltilmese - gibi en ufak bir imada bulunmadılar" diyor.
Bu programın Erdoğan ve Baykal için bir röntgen, hatta MR çekimi olmalı.
Dışarıdan telefon bağlantısı ve soru alınmayacak. Doğrusu da budur.
Programın etkinliği ve yoğunluğu bozulabilir.
Dündar kariyerinin gereği olan sınır tanımayan gazetecilik sorularını soracaktır.
Özenle seçilmiş bir üslup içinde can acıtır.

TV programı yapanın en büyük sorunu siyasetçinin geyiğidir.
Soruyu sorar.
İstediği şey, derhal konuya giren net cevaptır. Kısa, anlaşılır cümlelerdir.
Oysa siyasetçi genelde şöyle girer söze:
"Önce beni dinleyen tüm TV izleyicilerine buradan en içten sevgi ve saygılarımı gönderiyorum."
Sonra programı yapana, ardından yayımlayan kanala uzun uzun övgüler, teşekkürler... Ardından "sorunun cevabına geçmeden önce şunları da belirtmeliyim ki..." diye iç bayarak, alakasız konularda noktasız virgülsüz, uzattıkça uzatır.
Baykal ve Erdoğan iyi hatipler. Bunları yapmazlar.
Ama konuşma sürelerinin adil olması ve her sorunun cevaplanması için zaten ekranda bir dijital saat olacak. Konuşmaları 5 dakika ile sınırlı tutacak.

Eski Yunan’da demokrasi birebir... yüz yüzeydi.
Sitenin oy kullanabilen yurttaşları - o zamanın oylama yönteminde - testiye taş atarak seçecekleri adayı tanırlar, bilirlerdi. İyice sorgulamak olanakları vardı.
Modern çağda TV ile demokrasinin ilk doğum yıllarına dönüldü.
Köydeki, mezradaki yurttaş bile evinin içinde liderle yüz yüze geliyor. Onun kafasındaki soruları liderin ne cevaplar verdiğini duyuyor. Kendi samimiyet testinden geçiriyor.
Ve böyle lider derbileri, oyları çok etkiliyor.
Örneğin Kennedy, kamuoyu yoklamalarında kendisinden daha önde olan Nikson’a karşı, seçimi ekrandaki derbide kazanmıştı.
Almanya’daki son seçimlerde de favori görünen Stoiber, iki kez ekranlarda karşı karşıya geldiği Schröder’in yanında sönük kaldı. Seçimi yitirdi.
Bizdeki derbi de böyle etki yapabilir.
Ama daha önemlisi...
İkisinin de içe, dışarıya, AB’ye temel değerler ve ekonomik istikrar programı için güvence vermeleridir.
4 Kasım sabahı, Türkiye "şimdi ne olacak" kaos manzarasını çizmemelidir.
Ayrıca bir olasılık bu iki partinin ortak hükümet kurmalarıdır. Birbirlerine kırıcı söylemlerden sakınmalılar.
Ne ruhsuz ve renksiz bir tartışma... Ne de Türkiye üzerinde soru işaretleri oluşturacak karbonatlı çatışma.