Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Krallar ölmez

Davullu, güneş gözlüklü, kalaşnikoflu, kral ve kraliçeli 1789...

Kemer’de 14 Temmuz...Fransız tatil köyünde 14 Temmuz 1789 ihtilali kutlanıyor.
Kahvaltı için deniz kenarındaki masalara yöneldik. Girişte, üzerine beyaz örtü serilmiş, süslenmiş, büyük bir masada Fransa Kralı XVI. Louis ve  Kraliçesi Marie Antoinette oturuyorlar.
Başlarında perukları, 1789 İhtilali döneminin saray giysileri içindeler. Etrafta gene dönemin giysileriyle nedimeler, korumalar, yelpazeciler...
Fakat...
Kral ve kraliçenin gözlerinde son model güneş gözlükleri. Korumalardan birinin elinde beyaza boyanmış tahta model kalaşnikof...
Nedimeler başlarında perukları, kabarık, yerlere kadar inen etekleriyle ortalıkta koşturuyorlar ve bir yandan da “cep telefonlarıyla” konuşuyorlar (!..)
XVI. Louis döneminde güneş gözlüğü, kalaşnikof ve cep telefonu hoş mizah... Ama... Daha da eğlencelisi, sarayın müzik ekibi, altın sırmalı siyah cepkenleri, beyaz mintanları, şalvarlarıyla bizim “Silifke folklor” ekibinden oluşuyor.
Davul ve zurnayla 14 Temmuz kutlaması (!..)

Saraya baskın

Krallar ölmez

Köyün açıkhava tiyatrosunda simgesel beyaz bir “dekor-saray” yapılmış. Balkonunda gene dönemin giysileri içinde kral, kraliçe ve saray soyluları...
Birkaç saat sonra... Beyaz ve mavi balonlar dağıtıldı.
Bunlar “taş” yerine kullanılacak. Güya halk sarayı basıp onları taşlıyor. Bir anda yüzlerce balon uçuşuyor. Kralın, kraliçenin ve yanındakilerin suratlarında, vücutlarında patlıyor. 

Giyotin sehpaları
Ve nihayet kral ve kraliçe esir alınıyor, ite-kaka daha önce kurulmuş giyotin sehpasına götürülüyor. Başları kesilerek öldürülecekler.
Giyotin düzeneği plastik pencere profilden... Giyotin bıçağı da naylon... Kanlı görünmesi için de şarap boca edilmiş.
Ölüm öncesi Kral XVI. Louis görevindeki köy şefi Olivier Sanchez son isteğini söylüyor:
“Eğer benim ve kraliçenin başlarımızı kesmezseniz ve özgür bırakırsanız size bu köyde bir hafta bedava tatil.”
Müthiş bir protesto sesi yükseliyor. Kral rüşvet çıtasını yükseltiyor: “İki hafta, üç hafta daha bedava tatil...”
Sonuç alamıyor.
Son kozunu kullanıyor; “Soyun kraliçem, senin bu enfes çıplak vücuduna kıyamayacaklar ve kurtulacağız...”
Ne yazık ki “öfkeli kalabalığın” çoğunluğu kadın! Büsbütün çıldırıyorlar.
Giyotin her ikisinin de başlarını alıyor.

Haberin Devamı

SEÇİLMİŞ KRALLAR
Türkiye’nin gündeminde Ergenekon, Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatma davası varken bir tatil yazısını yadırgayan olabilir...
Aslında demokratik rejimlerde doğal olanı da budur. Hayat normal düzeninde devam etmeli.
İkinci Dünya Savaşı’nda Londra bombalanırken, yeşil alanın tutkunları gene golf oynuyorlardı. Churchill, akşam çaylarını içiyordu. Halk, günlük yaşamını sürdürüyordu. Albay Aydemir’in ihtilal girişimi sürerken de, İsmet Paşa şezlong getirtmişti. Battaniyeye sarınmış, birkaç saat uyumuştu.
Zorlu anlarda bağırıp çağırıp deli danalar gibi öfkeyle sağa sola saldıran Hitler örnek alınacak değil ya...
Ayrıca... Bu 14 Temmuz gözlemi sadece tatil yazısı değil.
O zamandan bu yana fazla değişikliğin olmadığı mesajı alınmıyor mu?
İhtilalle “kralı indirdik ve özgürlükleri getirdik” diye her yıl 14 Temmuz şenlikleri yapan Fransızlar, yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşlardı.
“Kral” gitmiş ama bu kez “imparator” gelmişti.
Napolyon, imparator olarak “asalet benimle başlar” demiş, krallık döneminde sarayın rengi olan şarap kırmızının yerine, imparatorluk rengi olan koyu maviyi getirmişti.
Bu kavanoz dipli dünyada hâlâ, “kral öldü, yaşasın kral” felsefesi egemen.
O eski kralların yerini, bu kez Prof. Duverger’nin deyimiyle, burunlarından kıl aldırmayan “seçilmiş krallar” aldı.