Yazıya “nerde eski bütçeler” diye başlayayım.
1960’lı yıllarda İsmet İnönü’nün başında olduğu koalisyon hükümeti bütçe oylamasında “kırmızı oylar çoğunluğuyla” düşmüştü.
Süleyman Demirel henüz 39 yaşındaydı.
AP’ye Genel Başkan seçilmişti ama milletvekili değildi.
CHP’nin dışındaki partilerin liderleriyle anlaşarak bu “bütçeye kırmızı oy” organizasyonunu yapmıştı.
Oysa...
Türkiye siyasetinin üzerinde hala 27 Mayıs 1960 ihtilalinin dumanları tütmekteydi.
Albay Talat Aydemir’in 2 ihtilal girişimi zorlukla bastırılmıştı.
Resmi olmayan “Türk Silahlı Kuvvetler Birliği” adlı oluşum Frenklerin “gri egemen” dedikleri gibi gölgedeki egemendi.
O zamanlar çalıştığım AKİS dergisinde İnönü’nün damadı Metin Toker, genç Demirel’in diğer parti liderleriyle “bütçeye kırmızı oy” çabasından bir sonuç çıkmayacağını yazmıştı:
“Oylama günü İsmet Paşa kürsüye çıkar, ‘kırmızı oylar bir fazla bile çıkarsa istifa ederim, başka hükümet kurarsınız’ der. Uçanların ayakları yere basar. İsmet Paşa beyaz oyları toplar ve hükümet devam eder.”
Ama...
Öyle olmadı.
Kırmızı oylar baskın çıktı.
İnönü istifasını verdi.
Demirel milletvekili olmadığı için yeni ortak hükümet bağımsız Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında kuruldu.
1 yıl sonraki seçimlerde de Demirel’in AP’si en yüksek oyla sandıklardan çıkarak tek başına iktidar oldu.
DAMDAN DÜŞÜREN
ARADAN yıllar geçti.
Demirel’in başında olduğu AP iktidarı 1969 seçimlerinde de tek başına iktidar oldu.
Oylarını daha da arttırmıştı.
Fakat...
Bu kez parti içinde çatlak vardı.
Başını koca reis Saadettin Bilgiç, Mehmet Turgut, Meclis Başkanı Feruh Bozbeyli’nin çektiği bir grupla arası açılmıştı.
Demirel’in etrafındaki kendilerine “yeminliler” diyen çevreyle bu eski arkadaşları, iki ayrı hizip, karşı karşıyaydı.
Sonunda...
“Demirel’in -yeminlileri- tuttuğunu hisseden diğer hizip, bütçe oylamasında, muhalefetle birlikte kırmızı oy verdi.”
O günden sonra Demirel’in başında bulunduğu partiler bir daha tek başına iktidar olamadı.
9’uncu Cumhurbaşkanı Demirel’e bir söyleşimizde “siyaset hayatınızda en çok pişman olduğunuz hatanız nedir” diye sormuştum.
Bu olayı söylemişti.
“Arkadaşlarımı ikna edebilirdim. Yeteri kadar gayret göstermedim” demişti.
............................
Türk siyaset tarihinde bütçe görüşmeleri de mihenk taşıydı.
Liderin hitabet kalitesi, kürsü adamlığı bütçe konuşmalarında belli olurdu.
Faik Ahmet Barutçu, Hıfzı Oğuz Bekata, Celal Yardımcı kürsü yıldızlarıydı.
Elbette...
Demokrat Parti hükümetinin Başbakanı Adnan Menderes ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit bütçede kürsü karizmasının Nirvana’sına varmışlardı.
Demirel’in de bir şovu hafızama kayıtlıdır.
CHP’den Nejat Ölçer bütçe görüşmesinde iyi hazırlanmış 101 soru yöneltmişti.
Demirel kürsüye gelmiş, hiçbir yazılı nota başvurmadan hepsini doğaçlama ile tek tek cevaplandırmıştı.
Ücra bir Anadolu köşesindeki köprüden, bir karayoluna, tünele, sulama kanallarına, barajlara müthiş bir ufuk turuydu.
............................
Dünkü bütçe konuşmalarını izlemeye çalıştım.
“Hiç heyecan duymadığımı, zaman zaman televizyonu sessize aldığımı” itiraf etmeliyim.
İtiraf etmeliyim sıkıcı, kuru konuşmalar, sonucun ne olacağı şimdiden belli bir oylama garantisi.
Aslında...
“İçerikleri yeterli değil” demek haksızlık olur.
Ama...
Bütçede kürsüye gelmek görücüye çıkmak gibidir.
Kahve iyi ama kürsüdekiler evde kalacak gibi.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025