Hürriyet’teki haber şöyle:
TARAF gazetesinin -türbanlı- yazarı Elif Çakır köşesinde, Milli Gazete’de yayımlanan “Erkeğin hanımındaki hakları yazısını gülmeye ihtiyacınız varsa okuyun” diye tavsiye ediyor.
Milli Gazete’de “erkeğin kadın üzerindeki haklarına” kılavuzluk eden yazı, özetle ve tek kelimeyle itaat...
Örneğin...
- Kadın kocasından izinsiz evinden çıkamaz.
- Erkeğin izin vermediği kimseyi eve alamaz. İzin vermediği kimseyle görüşemez. Koca izin vermediyse annesinin ve babasının evine bile gidemez. Kadın, kocasının izni olmadıkça oruç tutamaz.
- Kadının kocasının doğru ve helal olan emrine itaat etmesi, son derece hürmet etmesi, evde tek söz sahibi kocasını tanıması lazımdır.
- Erkek, imamdır (önder). Namusu efendisine bağlı güzel ahlaklı kadın, kocasını reis ve amir olarak tanımalıdır.
Elif Çakır şöyle yazmış:
Eğer imkânınız varsa, bu yaz sıcağından bunalmışsanız, iddianame okumaktan sıkılmış biraz gülmeye ihtiyacınız varsa, bulun 7 Ağustos 2008 tarihli gazeteyi (Milli Gazete) canınız sıkıldıkça bakın derim.
Dün akşam da bir arkadaşım Leman, Penguen almaktan vazgeçip Milli Gazete’ye abone olmaya karar verdi.
“Elif Çakır’ın türbanı” referanssa, “itaat” için satırları da Türkiye için bir gösterge.
Çünkü... 2004 yılında Hollanda’da Theo Van Gogh adlı yönetmen “İtaat” adıyla yaptığı film nedeniyle öldürülmüştü.
Muhammed adlı bir Faslı, onu önce tabancayla öldürmüş, sonra boğazını kesmiş, göğsüne de bıçak saplayıp gitmişti.
Bıçakta bir de not bırakmıştı.
İtaatı eleştirerek İslama hakaretin cezasıydı bu.
Filmin senaryosunu, Ayaan Hirsi Ali adlı bir Somali kökenli kadın yazmıştı.
Somali’nin İslam liderlerinden birinin kızı olan Ayaan Hirsi Ali, köktenci İslam kültüründe yetişmişti. Daha çocuk yaşta klitorisi kesilerek sünnet edilmiş, kadınlık organı dikilerek sadece üre çıkacak bir delik bırakılmıştı.
Çocuk yaşlardan itibaren başörtülüydü. Yaşamı boyunca ona “itaat” öğretilmişti. Babaya, ağbiye, kocaya itaat...
Zorla evlendirildiği Kanada’da yaşayan Müslüman kocadan kaçmış, Hollanda’ya sığınmıştı.
Hollanda’da siyasal bilim okumuş, Hollanda vatandaşlığına geçmiş, milletvekili seçilmişti.
Bu arada uzun bir iç yolculuk da yapmış, dinlerin katı kurallarını sorgulayan söylemleri, yazılarıyla ün yapmıştı.
Artık başı açıktı. Erkek arkadaşı vardı.
Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kadınından biri seçilmişti.
Yolları Theo Van Gogh’la kesişen 10 dakikalık bir film olan Submission‘ın (İtaat) senaryosu bu sürecin ürünü...
Theo Van Gogh bu film yüzünden öldürüldü.
Ayaan Hirsi Ali ise, Hollanda’da sadece saray ailesini, milletvekillerini ve bakanlarını koruyan DKDB özel güçlerinin kanatları altındaydı.
Yani “itaat” sadece Müslüman ülkelerde değil, Avrupa’nın göbeğindeki Hollanda’nın Müslüman kolonisinde bile tabu öneminde.
Türkiye’de ise, konuya türbanlı bir kadın yazar tarafından böyle “mizah” merceğinden de bakılabilmesi, İslamın ve özellikle kadın haklarının algılanışında farkı gösteriyor olabilir.
ŞİFA GÖMLEĞİ
Nadin Perahya, Bodrum Mandal Otel’i sanata da açıyor.
İlk gençlik yıllarından bu yana meslek gereği kâğıt dünyasında yaşayanlardan biri olarak Şeyda Cesur’un sergisi beni çekti.
Şeyda Cesur, tablolarında boya kullanmıyor.
Cıvıl cıvıl tüm renkleri kâğıtlar oluşturuyor.
Yurtdışına her gidişinde bavulları çeşit çeşit ve her renkten kâğıtlarla doluyor.
Ancak bu bir kolaj çalışması değil.
Gözün algılayamayacağı kadar ustaca yapıtlar üretiyor.
Kostüm yorumları konsepti de “şifa gömlekleri”nden çıkışlı olan “kaftan” fonunda renkler...
Kaftanın açık kolları bu renkler dünyasına gelenleri “Hoş geldiniz!” dercesine kucaklıyor.
Ama... Daha ötesinde “Tanrı’nın doğaya verdiği tüm renklerle kim olursan ol gel, yine gel” kucaklayışı var.
Şeyda, bu eylül, Paris’in galeriler sokağı Rue Mazarine’de de sergi açacak.