Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye'nin, ABD ile ilişkilerini düzenlemek üzere, bir lobi şirketi var.
Avrupa Birliği ile ilişkilerini, "Bürüksel'de bürosu da olan İKB" ve bir uluslararası lobi firması yürütüyor.
Peki...
Şu paylaştığımız ve paylaşacağımız coğrafyada, Arap ülkeleriyle ilişkilerimiz için lobi firmamız ve kurumlarımız neden yok?
Günlerdir, Arap medyasında, Türkiye, gündemin birinci maddesi.
Televizyon haberlerinde ilk haber...
Gazetelerde manşet.
Fakat...
Türkiye için "artı" oluşturabilecek tek yayın yok.
Sadece, aleyhte söylemler ve yorumlar.
Çünkü...
Arap dünyasını küçümsemişiz.
Bilinçaltımızda aşağılamışız.
Yok farzetmişiz.
Sonuç...
Türkiye, katilleri barındıran ve organize eden Suriye'ye karşı harekete geçmek eğilimini dışa vurduğunda, bütün Arap alemi karşımızda birleşiyor.
Bir tane bile "destek" söylemi yok.

Arapların kendi aralarında itişip kakışmalarına karşın, dışa ve özellikle "Türklere karşı kenetlendikleri bir gerçektir" denebilir.
Eski Dışişleri Bakanı, değerli bir eski büyükelçiden, bir anısını dinlemiştim.
Mısır Devlet Başkanı Mübarek, Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığı döneminde, Türkiye'ye gelmiş.
Dostum büyükelçi, ona İstanbul'u gezdirirken, otomobilde "Kaddafi, Suudiler ve Esad hakkında hayli ağır konuşmalar yapmış."
Fakat...
Aynı Mübarek'e yayınlanmak kaydıyla ve dışa açık olarak, bu sözlerin bir kelimesini bile söyletemezsiniz.
Arap yönetimlerinin psikolojisi budur.
Türkiye, o psikolojide delikler açan yöntemler geliştirmeliydi.
Körfez harekatı sırasında, ABD eski Devlet Başkanı George Bush'un, tıpkı tarihteki Bismarck ve Metternich'i andıran başarısını anımsayalım.
Müslüman bir ülke olan Bağdat'a karşı, Hıristiyan ve hatta Musevi silahlı kevvetlerin yanına, İslam ülkelerinin ordularını da katan bir koalisyon kurmuştu.
Irak'ı, yapayalnız bırakmıştı.
Ancak ondan sonra, Irak'ı vurmaya başlamıştı.
Müslüman Türkiye ise, Suriye karşısında yapayalnız.
Hiçbir ön çalışma yapılmadan ve diplomatik altyapı hazırlanmadan, erken çalınan savaş trampetleri, ne yazık ki giderek yerini coşkudan, tereddütlere bırakmaya başlamış gibi.
Cumhurbaşkanı, daha birkaç gün önce gazetecilerin "Suriye'ye karşı bir silahlı harekat başlamak üzere mi" yolundaki sorularını, "Merak etmeyin, ben dönünceye kadar olmaz" diye cevaplandırırken...
Başbakan Yılmaz, "Bardak taştı. Artık, laf dinleyemeyiz" derken...
Dışişleri Bakanı Cem, "diplomatik yolların artık tıkandığını" söylerken...
Şimdi, "Suriye'ye 45 gün mühlet vermekten" söz ediliyor.
Daha birkaç gün önce, Şam'da "Türkiye artık çok angaje oldu. Adımını geriye alamaz" değerlendirmeleri yapılırken...
Artık, "tansiyonun düşeceği hükümetin zaten 2 aylık daha ömrü kaldığı" konuşulmakta.
Türkiye'nin prestiji, yara almakta.

Elbette...
Savaş isteyenlerden ve körükleyenlerden değiliz.
Bunun, ne denli ağır faturaları olacağının da bilincindeyiz.
Bir müdahale olacak idiyse, bunun çok daha önceden nokta operasyonları ve PKK'nın, Suriye kontrolündeki Lübnan kamplarına yapılması gerektiğini düşünürüz.
Şimdi de, önce savaş ve medahale görüntüleri verip, sonradan Arap ülkeleri, Birleşmiş Milletler ve Avrupa'da lobi yapmanın akla gelmesini, anlayabilmiş değiliz.
Bu, "istim sonradan gelsin" anlayışı, Cem'in üslubu değildir.
Ancak...
Arap dünyasının enforme edileceği bir faaliyet derhal başlatılmalı.
Arap alemi için bir lobi master planı ve firmasına ihtiyaç var.

Türkiye'nin, özellikle ABD ve Avrupa'da kendini anlatması için çok önemli bir kartı "500. YIL VAKFIDIR."
Türkiye'
deki Musevilerin, 500 yılı aşkın süredir bu topraklarda, barış ve güven içinde yaşamış olmalarını simgeleyen vakıf, dünyadaki en güçlü olan Musevi kuruluşlarına açılan kapıdır.
Yani...
Gazetelere, yazarlara, çizerlere, televizyonlara, sanatçılara hatta bankalara...
Dünyada, önemsenmesi gereken bir diğer güç te Ermeni Lobisi'dir.
Bu Pazar, ilk turu yapılacak olan İstanbul Ermeni Patrikliği Seçimi son derece önemlidir.
Bu ruhani bir makamdır.
Kilise işleriyle ilgilenir.
Ama, sadece ayinlerle ve dini törenlerle.
İdare ve fon yönetimleriyle değil.
Adaylardan biri, genç ve atak.
Sadece, ruhani ve dini konulara değil, her konuya ilgi duyan bir kişiliğe sahip.
Diğeri ise, bugüne kadar sadece yaşamını, dinine ve din adamlığına vakfetmiş 72 yaşında bir episkapos.
Batı'da, saygın bir ismi var.
Aslında...
Türkiye ve Ermeni cemaati açısından, Pazar günkü yapılan seçimin kendi amacı çerçevesinde kalması, önemlidir.
Ermeni cemaati, siyasi ya da idari bir şef değil, ruhani bir lider seçmek durumunda.
Ankara da, bu konuda seçim için izni geciktirmenin sakıncalarını görmelidir.
Bu topraklardaki Türk ve Ermeni yurttaşlarımızın, aynı kaderi paylaştıkları ve paylaşacakları bir gerçektir.



Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr