KEMAL Kılıçdaroğlu’nun Büyükşehir belediye başkan adaylığı bağlamında, Mehmet Tezkan, Vatan’da durumu çok net ortaya koymuş:
Daha önceki seçimlerde verdiği oy için “Mecburen CHP’ye” diyenler, bu kez “Seve seve CHP’ye” diyecekler.
Yani...
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sol kanatta sandığa katılımda fireyi önleyecektir.
Bu önemlidir.
Soldaki bir diğer partiyi destekleyenlerin çoğunluğu için de Kılıçdaroğlu “çekim alanı” oluşturuyor.
Bir önceki seçimlerde CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Sefa Sirmen bile yüzde 30’a yakın oy alabildiğine göre, Kılıçdaroğlu bu oranı hayli yukarı çeker.
CHP’nin dışındaki demokratik sol oyları da alır.
Ayrıca... Diğer partilere yakın seçmenlerine de “temiz ve dürüst siyaset” özlemine de Kılıçdaroğlu daha yakın. Sağ partilerin seçmenlerinden de oy alabilir.
Sonuç...
Çok zor da olsa seçilmesi mümkün.
KILIÇDAROĞLU’NUN ELİ ‘TEMİZ’
KEMAL Kılıçdaroğlu, siyasetin “temiz eli” olarak algılanıyor.
Toplumda itibarı yüksek.
Çok güvenilen bir imaj oluşturdu.
Bu önemli artıya karşılık eksisi nedir?
Sorunun cevabı “iş yapabilmek deneyimi...”
İzlenimler o ki, AKP buradan vuracak, “Müfettişten, rakamlarla açık aramaya adanmış bir kariyerden, yerel hizmetler için çok önemli olan proje üretmek ve yapmak/tamamlamak beklenemez” diyecek.
Peki... Kılıçdaroğlu bu saldırıya nasıl gard almalı?
Yapacağı en büyük hata, “kendisinin nasıl da büyük projelerin başkanı olabileceğini” anlatmaya odaklanmaktır.
O noktadan savunmaya geçmektir.
Savunma değil, saldırı
OYSA ... Siyaset psikolojisi, tam tersine, Kılıçdaroğlu’nun asıl kuvvetli olduğu alanda kalmasını, savunmada kalmak değil, sürekli saldırıda bulunmasını öngörür.
Öyle ki... Oyun terse dönsün... Bu kez AKP kendi dönemi için yolsuzluk iddialarında savunmaya geçsin.
Kılıçdaroğlu’nun art arda açıklayacağı dosyaların gölgelerinden kurtulmaya odaklansın.
Kılıçdaroğlu’nun şansı, onun kişiliğine olan güvendir.
Her dokunduğu AKP “büyük Türk büyüğünü” devirişi, ona toplumda sevgi ve saygınlık kazandırmıştır.
Sandığa gidecek olanlar, yerel hizmet kaygılarından daha fazla, adayın “siyasi parti mensubiyetine” bakıyorlar.
AKP’ye etik duyarlık nedenli tepkiler, Kılıçdaroğlu’na verilecek oylara dönüşebilir.
Yerel seçimlerde kullanılan oylar, sadece hizmet endeksli olsa İzmir’in simgesi olan ve yaptığı asfalt yollar nedeniyle “Asfalt Osman” diye anılan Osman Kibar’ın, CHP’nin başkan adayı, “Boksör” lakaplı, hiç tanınmamış İhsan Alyanak karşısında kaybetmiş olması mümkün müydü?
Çünkü oylar, “Karaoğlan” lakabıyla tırmanışa geçen Bülent Ecevit’in başında bulunduğu CHP’ye verilmişti.
Bu sadece bir örnek...
HAYAT TÜNELLERİ
LARGO Winch, Bosna-Hersek-Hırvatistan rüzgârları estiren bir film. İzlerken Bosna Havaalanı’nın iki yanında “giriş-çıkış”ları olan gizli tüneli hatırladım.
Sırpların kuşatması altındaki Bosna’ya yiyecek, içecek, ilaç, silah bu tünelden taşınırdı.
Tünel kapanırsa, Bosna’dakiler aç, silahsız, ilaçsız kalırmış.
Aynı görüntüleri İsrail birlikleri çekildikten sonra TV kameraları Gazze’de de gösterdiler...
Gazze’nin besini, giysisi, ilacı ve silahı tünellerle Mısır’dan temin ediliyor ve bu tünellerden Kıbrıs’a sokuluyormuş.
Yüz binlerin toprak altında daracık bir koridoru yaşam bağışlayan göbek bağı gibi görmeleri nasıl da bir yaşam dramı...
Kuşatma altındaki Bosna’nın tepelerine Rusya’dan zengin av tutkunları gelirmiş.
Sırplara, vurdukları her Bosnalı başına çok yüklü bir para verilerek dürbünlü tüfekleriyle insan avına yatarlarmış.
Tünelden gelen yiyecek ve sütten almak isteyen Bosnalı kadınları avlarlarmış.
Gazze tepelerindeki İsrail güçlerinin bekleyişlerini de öyle hissettim.
Zaman tünelinde yaşam akarken tüm toplumları hedef alan nice örnekler daha var.